İbrahim Yazar, İran izlenimlerini yazdı
Kültür ve Turizm Bakanlığı heyetiyle birlikte İran'a giden Tanıtma Genel Müdür Yardımcımız İbrahim Yazar, izlenimlerini TurizmGuncel ile paylaştı.
Halk diliyle hak yolu birbiriyle sarmaş dolaş, tarifi imkansız, sınırları belirsiz ülkeleri anlatmıştır bize. Bu masallar, bu düşler, bu gerçeküstü öyküleri Anadolu’daki, her bir dalına allı yeşilli çaputların bağlandığı dilek ağaçlarıyla somutlaştırırım ben.
Yine çocukluğumda, doğunun bu gizemli dünyasına ilişkin ilk gördüğüm şey, bir manifaturacı dükkanının duvarında asılı duran, minyatür tarzında, cam üzerine yapılmış birkaç resimdi (Elbette minyatürü filan bilemezdim o yaşlarda). Resimde, olgun ve dolgun iki bayan, bakışları biraz hülyalı, biraz baygın, etrafı bağ bahçe, daha çok da bordodan kırmızıya kaçan, yeşil, çok az da mavi renkler hakimdi. Bu hatunların saçları hep uzun örgülü, omzundan dolanarak döşlerine doğru atılmış , yanakları geniş, elmacık kemikleri çıkıntılı idi.
Sonra edebiyatımızda, Firdevsi’yi ve Şahnamesini, Sadi Şirazi’yi ve eseri Bostan ve Gülistan’ı, Yahya Kemal’in “Rindlerin Ölümü” adlı şiirinde;
Hafızın kabri olan bahçede bir gül varmış
Yeniden hergün açarmış kanayan rengiyle
Gece, bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış
Eski Şiraz'ı hayal ettiren ahengiyle.
Müthiş bir tasvirle anlattığı Hafız’ı duydum. Şiraz’ı hayal ettim. Kanayan bir renk ne demek tasavvur etmeye çalıştım…
Sonra Hayyam’ı duydum…
Ömer Hayyam’ı ve Rubaileri’ni...
Halk dilinde, türkülerinde acem ülkesi, acem kızı, acem halısı hep vardı, hep söylenirdi.
Aslı’nın Kerem’i verem ettiği, sonra kara sevdanın pençesinde kıvrandırıp kor ateşlerde yaktığı ülkeydi acem ülkesi...
Her ne kadar yukarıda, minyatür resimdeki hatunlar olgun ve dolgun görünse de, bizim türkülerimizde Acem kızları "..burnu fındık, ağzı kahve fincanı”na benzetilirdi, arkasından da şekerle şerbetle ballandırılırdı...
Bilindiği üzere Acem Ülkesi’nin tarihi M. Ö. 3000’li yıllara kadar uzanmakta. Daha öncesi de varsa tarihçiler beni affetsin ancak bu kadar araştırabildim. Ancak benim düşünce dünyamdaki Acem tarihi, Büyük İskender’in önce Anadolu’ya geçişi ve buraları kuvveti ve kudreti altına alması ve daha sonra, bu bölgenin en büyük hakim gücü Pers Kralı Daryus'la Hatay Dörtyol’da karşılaşmasına ve onu yenerek Hindistan’a kadar uzanan geniş bir bölgenin tek hakimi olmasına kadar uzanmakta… Daha sonra sahneye Sasaniler çıkmakta…
Acem ülkesindeki iki günlük gezimizde, İran resmi otoritelerinin Türk heyeti için hazırladıkları programda İran Milli Müzesini ziyarette vardı... Bu müzede daha çok Persler, Perslerle birlikte bu topraklarda zengin bir medeniyet oluşturmuş Sasaniler’den kalma çok önemli eserler vardı: Geride bıraktıkları bu eserlerde, Sasaniler’in yaşamlarını kolaylaştırmak, üretimlerini artırmak, güvenliklerini sağlamak adına önemli gelişmelerin altına imza attıklarını bizzat gördüm. İranlı’lar da bize benziyor… Çok engin bir kültüre ve o kültürün geride bıraktığı zengin mirasa sahipler fakat sergilemede sıkıntıları var.
Acem Tarihi ve Kültürü içinde bana göre en önemli paya sahip Safaviler’dir. Acem Ülkesi dendiğinde bu ülkenin renkli dünyasını oluşturan unsurların çoğu bu döneme ait.
Isfahan (Nısf-ı Cihan=Dünyanın Yarısı)
Bu şehri anlatmak için seçilecek en güzel tanımlama olsa gerek. Acem ülkesi dendiğinde tasavvur ettiğimiz o renkli dünyanın bu güne kalmış en önemli örneği olsa gerek. Geçmiş dönemlerden kalma eserleriyle, mimarisiyle, el sanatları ve yaşam tarzıyla bende bıraktığı izlenim böyle... Isfahan’daki Kırk Sütunlu Saray (Sütunlar taş kaideler üzerinde çınar ağaçlarından oluşuyor) her türlü abartıdan uzak fakat zevkli bir mimarinin asil bir örneğini oluşturuyor.İçinde sergilenen tablolar dönemin tarihi olaylarını aynı sadelikte ve tarafsızlıkta yansıtıyor. Özellikle 1514 Çaldıran Savaşı'nı yansıtan tablo tarihi bu güne canlı olarak taşıyor. Daha sonra aynı sarayın bir başka bölümünde sergilenen tablolarda ; o dönem resim sanatını ve kadınların resmedilişindeki cinsellik sınırlarının nasıl zorlandığını görebiliyoruz.
Daha sonra, insan tasavvurunu zorlayan , geçmişin geleceğe gururla devrettiği, muhteşem bir eserle karşı karşıya kalıyoruz. Bunun adı da Nakş-ı Cihan… Hakikaten cihanın süsü, cihanın rengi… Anlatıldığına göre Çin’deki Tianenmen Meydanından sonra dünyanın ikinci büyük meydanıymış. Çin’deki meydanı görmedim. Fakat ölçü uzunluk ve genişlikse olabilir ,ama ölçü mimari bir şaheser yaratmaksa , ölçü incelik ve zarafetse, ölçü insan beyninin keyifli bir yaşam için sunduğu tasarımsa Nakş-ı Cihan birincidir dünyada. Bu meydanın etrafındaki çarşılar, galeriler, camiler her biri zarif bir mimari tasarımımın şaheserleridir. Cami duvarlarının tamamı çinilerle kaplanmış. Her biri çini sanatının devasa tabloları gibi. Amin Maalouf Semerkant isimli romanında doğuda fayansın adı Kaşi yada Kaşani’dir diyor . Bilindiği üzere Kaşan bu bölgede bir şehir… Semerkant’tan Bağdata binlerce camiyi, türbeyi, sarayı medreseyi süsleyen cilalı tuğlaların yapıldığı yer. Isfahan’ da da, adı Acemce olduğu söylenen, yani anayurdunun Acem yurdu olduğu bilinen fayansın iç mimari döşemede nasıl bir ustalıkla kullanıldığı görülmektedir.
Gezi süremiz resmi görevimiz nedeniyle kısıtlı idi . Henüz Şiraz’ı ve Tebrizi görmedim. Fakat bu kısa sürede gördüklerimden şunu bir kez daha anladım ki Acemlerin zengin bir kültürel geçmişleri var, sanat eserlerini yaratırken dini anlayışın çok fazla sınırlayıcı olmadığı hatta fikirsel ve beyinsel altyapıyı oluşturan felsefelerinin son derece zengin ve özgür olduğudur.
Yahya Kemal, Şiraz’ı ve Hafız’ı güllerin kanayan rengiyle anlatsa da, İstanbul’u anlatırken;
Bu şehri İstanbul ki bi-müsli bahadır
Bir sengine yek pare acem mülkü fedadır
diyor. İstanbul çok güzel, İstanbul çok zengin. İstanbul’u farklı kılan kendi doğal güzelliğinin yanı sıra Roma’dan Bizans’a , doğunun bu renkli masalsı dünyası ile doğudan batıya tüm kültürlerin sentezlendiği Osmanlı’ya kadar tüm dönemleri ve o dönemlerin kültür ve medeniyetlerinin şaheserlerine de sahip olmasıdır.
Belki orta yolu bulmak amacıyla şöyle diyebiliriz:
İstanbul çok güzel fakat Acem Mülkü de güzel.
Bu Haber 15.02.2010 - 01:10:57 tarihinde eklendi.