Cüneyt Mengü kimdir?
Turizmden Portreler köşemizin yeni konuğu, Kerkük'ten İstanbul'a uzanan bir turizm yolculuğunun kahramanı, Mercan Turizm'in sahibi Dr. Cüneyt Mengü. Sektörün yakından tanıdığı isimlerden biri olan Mengü, kısa yaşam serüvenini Turizm Güncel için anlattı. Keyifli okumalar…
Turizmden PortrelerCüneyt Mengü'nün ilkokulu okuduğu Kerkük'teki Kale Mektebi
1949 yılında Irak'ın Kerkük kentinde doğan Dr. Cüneyt Mengü, varlıklı sayılabilir bir ailenin çocuğu. Buna rağmen Mengü'nün babası, bir yandan da devlet memuru olarak görev yapmış. Arazileri, bahçeleri hatta köyleri bulunan Mengü ailesinin Kerkük-Bulak mahallesindeki paha biçilmez arazileri Saddam tarafından kamulaştırılmış. Cüneyt Mengü, '2Tayin edilen çok değersiz bedeli aile olarak almadık. Saddam düştükten sonra mahkemeyi kazanmamıza rağmen yıllarca süren temyiz mahkemesinin talebi üzerine ilgili mahkeme tarafından defalarca düşürülen bedelin yine de çok yüksek olduğunu iddia ederek ödemenin yapılmasından imtina etmektedir. Dava halen de devam etmektedir.'' diyor.
Dokuz kardeşi bulunan Dr. Cüneyt Mengü, kardeş sıralamasında 7. sırada yer alıyor. Ailenin hemen hepsinin tahsilli olduğunu kaydeden Mengü, '' Ablalarımın neredeyse tamamı Kerkük'te öğretmenlik yaptı. İki erkek kardeşim ise tıp doktoru'' dİyor.
Orta ve Lise yıllarında spora, özellikle basketbola ilgisi olan Mengü, okul basketbol takımlarında yer aldı.
(Kerkük Lisesi Basketbol Takımı ve Kupa Merasimi)
1963 yılında Kerkük Lisesi’ni bitiren Cüneyt Mengü, sonra Bağdat'ta iki üniversite okuyor. Bunladan biri 1967'de işletme, diğeri ise 1973'te hukuk. Bu iki üniversiteyi Bu iki üniversiteyi bitiren Mengü, daha sonra Türkiye'de 1976-77 yıllarında Hacettepe Üniversitesi'nde işletme alanında yüksek lisansını tamamladı.
Yıl 1965. Cüneyt Mengü'nün üniversitesite dönemi
Üniversitede okul arkadaşları ile birlikte
1966 Türkmen Kardeşlik Ocağında çeşitli okullarda eğitim gören Türkmen öğrencilerin bir bölümüyle.
YENİDEN IRAK'A DÖNÜYORYüksek lisansımı tamamladıktan sonra tekrar Irak'a dönen ve daha önce de çalışmış olduğu Bağdat’taki İskân Bakanlığı'nda yeniden işe başlayan Mengü burada 1,5-2 sene görev yaptığını anlatıyor.
Aile kökleri Kerkük’te olan Mengü, Irak'ın en çalkantılı dönemlerine de tanıklık etmiş bir isim. Kendisine dönemin Irak'ı hakkında biraz bilgi vermesini istediğimizde şunları anlattı:''1968 yılında Baas Partisi ve üst düzey yönetici olarak Saddam Hüseyin koyu bir Arapçılık kimliği ile iktidarı ele geçirdiler. Kendisi daha sonra Komuta Konseyi Başkan Yardımcısı olarak ortaya çıktı ve 1978'de iktidarı tamamen ele geçirdi. 2003 yılının Nisan ayına kadar iktidarda kaldı.
''SADDAM, İRAN'LA 8 SENE SÜREN ANLAMSIZ BİR SAVAŞA GİRDİ''Saddam öncelikle bir diktatördü. Şii'lere çok zulmetti, orası da kesin. İran ile 8 sene süren anlamsız bir savaşa girdi. Türkmenler üzerinde de işkence, zulüm ve idamlar uyguladı. Türkmenleri en çok Türkiye'nin casusu olmakla suçluyordu. Bizim gibi kendilerini muhalif gören Türkmen aydın insanlarının çoğu mecburen Irak'ı terk etmek zorunda kaldılar ve büyük kısmı da Türkiye'ye yerleşti.
''1980'E KADAR IRAK'TA EKONOMİK REFAH YAŞANDI, SADDAM PARAYI NE YAPACAĞINI BİLMİYORDU''Irak'ın en büyük geliri petroldür. 1970'de yaşanan petrol krizinden sonra, petrol ihraç eden ülkeler, 1975 senesine kadar bunun meyvesini yediler. Petrollerini astronomik rakamlardan sattılar. Ellerine büyük miktarlarda döviz geçti. 1980'e kadar Irak'ta ekonomik refah yaşandı. Fakat Saddam o dönemde elindeki parayı ne yapacağını bilmiyordu ve füzeler, uçaklar, askeri mühimmat vs. gibi korkunç bir silah alımına yöneldi. Devamında Saddam İran'a, Türkiye'ye ve başka devletlere kafa tutmaya başladı. Bu arada İran tuzağa düştü. Biliyorsunuz, 1980 yılında Saddam İran ile savaş başlattı. Bu durumdan silah satan ülkeler korkunç faydalandılar. Bu dönemde İran ve Irak'a silah satmayan ülke kalmadı. Bir milyona yakın insanın öldüğü söylenir bu savaşta. Sakat kalanlar, eşini, babasını kaybedenler nedeniyle de sosyal problemler ortaya çıktı.
''SADDAM ARAPLARDAN SAVAŞ TAZMİNATI İSTEDİ''1988 de Irak-İran savaşı bitti ama bu sefer de Saddam savaşın tazminatını Arap ülkelerinden almaya çalıştı. Adamlarını Suudi Arabistan'a gönderdi ve onlardan neredeyse haraç istedi. Bunlar verdiler bu paraları, ama mesela Saddam 15 milyar dolar istediyse onlar 7 milyar dolar verdiler.
''ABD'NİN OYUNU İLE SADDAM KUVEYT'E GİRDİ''En son 1990 da ABD’nin oyunu ile Saddam’ın ordusu Kuveyt'i işgal etti. Bir sene kaldı bu ülkede ve sonra yine ABD tarafından çıkarıldılar. Saddam'a o dönem imzalattırılan ateşkes anlaşmasının dünya tarihinde eşi benzeri yoktur. Aynı zamanda o tarihte Irak’ın üçe bölünmesinin temeli atıldı.''
''TÜRKİYE'NİN EKONOMİSİ DE KÖTÜ DURUMDAYDI''Dr. Cüneyt Mengü sadece Irak'ın değil, o dönemin Türkiye'sine de tanıklık ediyor. 12 Eylül askeri darbesi sonrası tekrar Türkiye'ye gelen Mengü, ''Esasında 1980 öncesi ve sonrası Türkiye'nin durumu çok parlak sayılmazdı. Zaten 70'li yıllarda ciddi bir sağ-sol çatışması vardı. Türkiye'nin ekonomisi kötü durumdaydı.'' diyor.
''DOLGUN ÜCRETLERLE DANIŞMANLIK YAPTIM''Türkiye'de ne iş yapacağı konusunda araştırma yaptığı sırada Ortadoğu ülkeleri ile çalışan bazı inşaat şirketlerine danışmanlık yapmaya başladı. Cüneyt Mengü, ''Danışmanlık yaptığımda dolgun ücretlerle çalıştım, hatta bana ortaklık teklif edenler de oldu. Birçok Ortadoğu ülkesine seyahat ettim. Ama ben o ülkelerde kalmak istemiyordum. O bölgelerdeki sıkıntılar beni bıktırmıştı. Öz vatanımda kalıp, burada çalışmak istiyordum.'' diyor.
Cüneyt Mengü acenteciliğe adım atıyor. Yıl 1985
Elindeki maddi imkânlarla yeniden Türkiye'ye dönen Mengü, bir, iki yıl boyunca ne yapacağını araştırmış. Aklında hiç turizm yokken bir anda sektöre girmeye karar veren Mengü, süreci şöyle anlatıyor:
''Tarabya'da denize nazır güzel bir ev kiralamıştım. İstanbul o tarihlerde çok güzeldi. Zaten İstanbul 90'lardan sonra bozulmaya başladı, sonra iyice kontrolden çıktı. İşletme konusunda üniversite ve yüksek lisans yaptığım için aslında elimdeki parayla sanayici olmak istiyordum. Irak'ta bakanlıkta çalışırken de birkaç ek ticari işlele uğraşıp tecrübe kazanmıştım. Düşündüğüm mamul üretimi ise o dönem Türkiye'de yoktu; Kâğıt mendil.
''ARAPLAR YENİ YENİ TÜRKİYE'YE GELİYORDU''O dönemde Araplar yeni yeni Tarabya ve Sarıyer çevresinde ev kiralamaya başlamışlardı. Fakat aynı bölgede faaliyet gösteren ve turizm kavramını bilmeyen emlakçı adı altında faaliyet gösteren bazı kişilerin yanlış davranışları yüzünden ülkemiz adına kötü imaj yaratıldı. Benim ev de Tarabya’da idi. Karşılaştığım Ortadoğulu turistlerin İstanbul’un yalnız Tarabya ve Sarıyer ismine geldiklerini gördüm. Başka yerle ilgi ve bilgileri yoktu. Akıllarında ne Bursa, Antalya, Bodrum var.
''BİR ACENTE KURULSA, TÜKİYE'NİN HER YERİNİ KAPSAYAN GEZİLER YAPILSA... DİYE DÜŞÜNDÜM''Araplar varsa yoksa Sarıyer, Tarabya ve orada bulunan evleri kiralayıp uzun müddet kalıyorlardı. “Bir turizm şirketi kurulsa, konaklama dâhil ülkemizin her yerini kapsayan gezi programları organize edilse, İstanbul'un güzel yerleri, müzeleri gezdirilse, turlar yapılsa?” diye düşündüm.
Turizm konusunu iyice aklına koyan Dr. Cüneyt Mengü, soluğu Kültür ve Turizm Bakanlığı'nda alır. Bakanlık yetkililerine, ''Ben bir seyahat acentası kurmak istiyorum'' der. O ana kadar, ne herhangi bir acenta da çalışmışlığım, ne de turizme dair bir bilgim var. Acentacılık konusunda hiç tecrübe yaşamayıp bu işe bulaşan ilk insan muhtemelen benim'' diyor. Acente belgesi için ödenmesi gereken meblağ hiçte küçümsenecek bir rakam değildi. O zamanki ekonomik şartlar dâhilinde bir acenta açmak oldukça zordu. Ve 1985 yılında Mercan Turizm Acentasını kurdum.
Dubai’de yerleşik Amer Group Seyahat Acentasıyla yapılan sözleşme. 14.6.1986
'' ŞU ANDA TÜRKİYE'DEKİ ACENTE SAYISI TALEBİN ÇOK ÜZERİNDE''Konuyu bugüne getirirsek yeni bir acenta açmanın bedeli eskisi gibi yüksek meblağlar gerektirmiyor. TÜRSAB'ın bu durumu gözden geçirmesi gerekiyor. Şu anda Türkiye'deki seyahat acentası sayısı talebin çok üzerindedir. Ülkemizde acentacılığın ciddi bir değeri olmalıdır.
Mercan Turizm faaliyete geçtikten kısa bir müddet sonra İstanbul’da tanınmaya başlandık. Ardından yurt dışında Kuveyt, Suudi Arabistan, Lübnan gibi ülkelere tanıtım ziyaretleri yaptım. 1986’da sezon başlamadan önce Birleşik Arap Emirlikleri’nde faaliyet gösteren Amer Group seyahat acentasıyla ve bazı önemli medya muhabirlerinin katılımlarıyla Taksim’deki Etap Marmara Otelinde (Bugünkü The Marmara Oteli) bir anlaşma imzaladık. Bu anlaşmadan sonra iş ortağım olan Arap acenta sahibi medyaya yapmış olduğu açıklamada; İstanbul’a o zamana göre çok büyük bir rakam olan 1 milyon ABD Doları değerinde turist göndereceğini söz etmesi Hürriyet ve Milliyet Gazeteleri başta olmak üzere medyada sansasyon yarattı.
''OTEL SAYISI ARTTI EV DERDİNDEN KURTULDUK''Bu anlaşmadan sonra çeşitli oteller benimle temasa geçmeye başladılar. Bilhassa Tarabya ve Sarıyer bölgesinde birçok ev ve villa sahipleri Araplara kiralanmak üzere anahtarlarını bize teslim ettiler. O sene ve takip eden yıllarda BAE, Suudi Arabistan, Kuveyt gibi ülkelerden çok turist geldi ve Mercan Turizm olarak Türk turizmi adına büyük işler yaptık. O yıllarda İstanbul sınırlı sayıda otele sahip olduğu için gelen turistlerin bir bölümünü bu evlere yerleştiriyorduk. Açık söylemek gerekirse ben kiralık ev ve villa işini pek sevmedim. Sebebi de zaman zaman su kesilmesi, klimanın olmaması, odaların sayısının az olması, mutfakta tüp bitmesi, hatta hırsızlık gibi sebeplerden gelen şikâyetler yanında kalanların evlere vermiş oldukları zararlar bizleri ev sahipleri karşısında müşkül durumlara soktu. Daha sonraki yıllarda İstanbul ve Bursa’da otel ve apart sayısı arttıkça ev derdinden kurtulduk ve bir müddet sonra ev kiralama işiyle uğraşmama kararı aldık.
TURİST OLMADIĞI DÖNEMLER TEKSTİL ÜRÜNLERİ İHRACATI YAPTI80’li yıllardan başlayarak 90’lı yılların sonuna kadar Ortadoğu ülkelerine yönelik sezon sadece yaz aylarını kapsayan 2,5- 3 aydı. Bu dönem dışında Arap ülkelerinden neredeyse hiç turist gelmezdi. Bu sebeple şirketimiz diğer ayları ünlü giyim firmalarının kadın giysilerinin Kuveyt ve Katar’a ihracatını yaptı. Fakat bu kez de 1990-91 de ünlü Türk markaları uluslararası firmalara fason imalatına geçtikleri için ihracatımız durdu. Biz de diğer işlerden vaz geçerek Mercan Turizm olarak tamamen turizme ağırlık verdik.
''KÖRFEZ KRİZİ BİZİ VURDU''1990 senesine geldiğimizde II. Körfez Krizi bizi tamamen vurdu. O zaman rahmetli Turgut Özal ile de görüştük. Saddam Kuveyt'e girdiği için o ülkede paralarımız kaldı. Şirketler ortada yok, muhatap yok. Ne oraya gidilebiliyor, ne de paraları tahsil etmek için bir yol bulabiliyorduk. Devletimiz bu hususta yardım etmek istedi, fakat bazı firmalar inandırıcı belge temin etmekte zorluk çekti. Bu sebepten hiçbir firma da yardım alamadı.
Saddam Amerikalılar tarafından Kuveyt'ten çıkarıldıktan sonra işler normale döndü. Kuveyt’li firmaların büyük bir kısmı paralarımızı ödediler. Saddam Kuveyt'e girdiğinde ülkelerine dönemeyen İstanbul’da çok sayıda Kuveytli müşteri vardı. Daha sonra bir kısmı Suudi Arabistan'a bir kısmı da BAE'ye gittiler. Birçoğu da eşyalarını emanet olarak bize bıraktılar. Biz bu eşyalar için yerler kiraladık. Çok sonra İstanbul’a gelip eşyalarını geri aldılar. Bu müşterilerle iyi dostluklar kurduk ve bu da bize iyi bir referans oldu. Biz bunu insanlık namına yaptık, para kazanmak için değil. Sonuçta her insan bu duruma düşebilir.
Şirketin ismi baştan beri Mercan mıydı?Evet, başladığımız günden beri Mercan Turizm'di. Daha sonraki yıllarda şirket gitgide daha fazla büyüdü, ismi Arap dünyasında duyuldu. 1994 yılında The Marmara oteliyle en fazla iş yapan 10 firma arasında yer aldık. O yılı takip eden yıllarda ülkemize 1 milyon ABD doları üstü döviz getiren seyahat acentası olduk ve her sene bu döviz girdisini daha da arttırarak devam ettirdik. Daha sonraki yıllarda yurt dışından ülkemize en fazla turist ve döviz getiren acenta konumunu halen korumaktayız.
1994 yılında Etap Marmara Otelinde (Bugünkü The Marmara Hotel) en fazla iş yapan 10 seyahat acentasına verilen ödül töreni.
1994 ve 95 yıllarında 1 milyon dolar ve üstü döviz sağlayan acentalar için ödül töreni
Kiralık olarak faaliyet gösterdiğimiz ilk ofisimizi kısa zaman içerisinde satın aldık ve akabinde işlerimiz gelişince Cumhuriyet Caddesi üzerindeki yeni yerimize taşındık. Eski yerimiz de yine bize hizmet vermeye devam etti. Rehberlerimiz, şoförlerimiz orada zaman geçirirdi.
Mercan Turizm ofisi, yıl 1998
Ancak bir süre sonra bu iki işyerine sığamadık ve daha da büyük bir yere geçtik. O adreste de epey bir süre kaldıktan sonra şu anki Cumhuriyet Caddesi, 125 No’daki yerimize 2012 yılında taşındık. Burada apartmanın 4 katını Mercan Turizm olarak kullanmaktayız.
Mercan Turizm çalışanları, 2014
Uzun yıllardır Ortadoğu ülkeleriyle turizm yapıyorsunuz. Bu bölgenin genel özelliklerine dair neler söyleyebilirsiniz? ''ORTADOĞU PAZARI 4 BAŞLIKTA İNCELENEBİLİR''Ortadoğu turizmini müşteri profili bakımından 4 başlıkta inceleyebiliriz. İlki Körfez ülkeleri, ikincisi Ortadoğu adı altında anılan Lübnan, Ürdün, Suriye, Filistin, üçüncüsü ise Kuzey Afrika ülkeleri olan Mısır, Fas, Tunus, Cezayir'dir. Libya ne Kuzey Afrika, ne de Ortadoğu ülkesidir. Libya kendi başına farklı bir müşteri potansiyeli ve profili vardır. Dördüncüsü ise İran’dır. Biz burada turist profili açısından turizm sınıflandırması yapmaya çalışıyoruz, elbette mesele coğrafi değil. Kuzey Afrika'da Fas, Tunus, Cezayir turist profili açısından birbirlerine benzeşir. Mısır ise farklıdır. Suriye ile Irak benzerlik gösterir. Yine Körfez bölgesi ise genel olarak birbirine yakın bir müşteri profiline sahiptir.
''SUUDİLER ARTIK EGE'YE, AKDENİZ'E GELİYORLAR''Biz turizme başladığımızda Ortadoğu turizminin tamamı çok farklıydı. Arap ülkelerinden gelen insanlar üzerinde gelenek ve adetlerden mütevellit baskı unsurunu hemen fark edebiliyordunuz. Zaman geçtikçe onlarda değişime uğradılar. Bunun öncülüğünü Lübnan ve Kuzey Afrika’dan gelen turistler yaptılar. Bu baskı Körfez ülkelerinin bazılarında devam ettiyse de şimdi Türkiye'ye gelen Suudileri tanıyamazsınız. Suudilerin bir bölümü artık Ege'ye, Antalya'ya bile gidiyorlar ve 'bizi Arap olmayan yerlere götürün' diyorlar. Kuveyt ve Bahreyn’den turistler grup olarak gelmeye başladılar. Şu anda Kuveyt'te kadınlar, Suudi Arabistan'daki kadınlara göre daha rahat. Suudilerin bir başka özelliği ise grup halinde seyahat etmemeleridir. Suudi Arabistanlı turistler son bir, iki yıldır bilhassa Dammam bölgesinden gruplar halinde gelmeye başladılar. Özet olarak zaman içerisinde Arap turist profili fazlasıyla değişmiştir ve toplam Dünya turizm talebinin çok önemli bir kısmını teşkil etmektedirler.
Turizm sektöründe genelde, özellikle geçmişte, bir usta-çırak ilişkisi hâkimdir. Yani çalışıp tecrübe kazanır, bir süre sonra kendi işletmesini kurarmış insanlar. Siz ise sektöre direkt tepeden giriş yaptınız. Sektöre bu şekilde girişiniz nasıl karşılandı o dönem? ''BU ADAM DA NEREDEN ÇIKTI DEDİLER''Sektöre ilk girdiğimde benimle ilgili çok konuşuldu. “Bu adam da nereden çıktı? Kimse tanımıyor, kimse ile ilişkisi yok” şeklinde yaklaşımlar oldu. Ancak ben kısa sürede Arap coğrafyasından Türkiye'ye iş getirdim. Birçok yenilikler başlattık. Konaklama sektörünün ilgi odağı olduk.
Bütün önemli turizm fuarlarına ilk kurulduğumuzdan beri katıldık. İlk kez 1993 yılında Dubai’de yapılmaya başlanan ATM (Arabian Travel Market) fuarına başından beri her yıl en az 50 m2 stand alarak katıldık.
Dr. Cüneyt Mengü, ATM Duabi Fuarı'nda Dubaili prensle iki ülke arasındali turizmi konuşuyor
Farklı Arap ülkeleri bakanlarının 1999 yılında Beyrut’taki fuarda Mercan Turizm standına ziyaretleri
ATM Fuarında Dubai Emiri Mohammed Bin Rashid Al Maktoum’un Mercan Turizm standına ziyareti
2006 Hindıstan Turizm Bakanıyla
2005 ATM Fuarında Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç ile birlikte
Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu ile birlikte
Mercan Turizm son üç yıldır da ATM Fuarına 2 katlı ve 120-150 m2 arasındaki stantlarla katılıyor
Sektörde yeni metotlar kullanan ilklerdeniz. Mesela 100-150 kişiden oluşan büyük gruplardan oluşun Fam Tripler, konaklama sektörü temsilcileriyle yurtdışında Workshoplar yapmaya başladık.
Farklı Arap acentalarının katıldığı İstanbul Hilton Otelinde yapılan bir Fam Trip
''BU PAZARIN ÖNCÜSÜYÜM''Ortadoğu pazarının öncüsü olduğunu anlatan Cüneyt Mengü, ''Şu anda seyahat acentası sahibi olan birçok insan Mercan Turizm’de çalıştı. Ya ofiste görev yaptı, ya rehberlik yaptı, ya da satış. Hepsine iş hayatlarında başarılar dilerim.'' diyor ve ekliyor:
''O dönem muhtemelen satış, operasyon, rezervasyon, halkla ilişkiler bölümleri birbirinden bağımsız çalışan tek acentaydık. Zaman içerisinde sayımız giderek arttı. 15-16 kişiyle başladığımız şirket 80 kişiye ulaştı. Sezon dışı ve içi dönemlerde sayı değişir ama şu anda bizim şirkette kadrolu ve sözleşmeli olarak 160-170 kişi çalışıyor. 30 kokartlı rehber ve TÜRSAB'dan belgeli transfer elemanları var. Bunların her birinin yarısı bizde sabit çalışır. Diğerleri sezon bittiğinde ayrılıyor. Antalya, Marmaris ofislerindeki şirket çalışanları ise sezon bittiğinde de devam ediyor. Bunların hepsine biz yapmış olduğumuz tanıtım çalışmaları sonunda eriştik. Ciddi sayıda farklı yolcu kapasiteli araç filomuz var.
Bir de Suudi Arabistan’a vize işleri yapan Panorama Havacılık adında bir şirketimiz mevcut. O da Levent'te Suudi Arabistan Konsolosluğu'na yakın bir yerde. Ayrıca Birleşik Arap Emirliklerine online vize sağlıyoruz. Üçüncü şirketimiz METEX Fuarcılık şirketi. METEX Türk turizmine farklı bir yönden hizmet veriyor. Türkiye'nin tanıtımına büyük katkı sağlıyor. METEX olarak ülkemizin yeni ve farklı turizm destinasyonlarını Araplara tanıtıyoruz. Bugüne kadar 8 METEX etkinliği yaptık. METEX organizasyonlarından herhangi bir parasal kazancımız yok, ülke turizminin tanıtımı için organize ediyoruz.''
Dr. Cuneyt Mengu – Ofisde
2010 Hilton otelleri, 2012 Eresin otelleri
Cüneyt Mengü turizm konusunda uzun uzun anlatmaya devam ederken araya girip biraz da hayatın farklı alanlarından sorular soruyoruz. Ailesinden, eşinden ve sosyal yaşamından bahsetmesini istediğimiz Mengü başlıyor anlatmaya... CÜNEYT MENGÜ EVLENİYOR''Türkiye'de ne iş yapacağım konusunda araştırma içerisinde olduğum günlerde ortak arkadaşlarımız vasıtasıyla o zamanlar bir bankada çalışan eşimle banka kredileri ile ilgili bilgi almak üzere gittiğimde 1984 yılında tanıştım. İş ile ilgili başlayan tanışmamız evliliğe doğru gitti. 1985 yılında ailem burada olmadığı için Kerküklü yakın çevremizle kız istemeye gittik. O yıl hem nişanlandım ve hem de Mercan Turizmi kurdum.
BİR YIL SONRA OĞLU MEHMET DÜNYAYA GELİYORBir yıl sonra 11.01.1986 da evlendik ve 1989 yılında oğlum Mehmet dünyaya geldi. Mehmet endüstri mühendisliği tahsili yaptı, son 2 yıldır şirketimizin tüm operasyonunu o yürütüyor. Çok iyi derecede İngilizce bilir, Arapçayı da oldukça anlar. Bilgi ve iletişim teknolojisine fazlasıyla hâkim ve atak bir yapısı vardır. Şirketimiz için çok bilimsel bir online sistemi geliştirdi. Şu an online rezervasyon sistemimiz Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde fazlasıyla tanınmaya başlandı.
Türkiye'de 90'lı yıllar bir yandan turizmin gelişmeye başladığı, bir yandan da koşulların zor olduğu dönem. Siz bu süreçte ne tip zorluklar yaşadınız? ''EN ÇOK ZORLANDIĞIM ŞEY ELEMAN BULMAKTI''Ben Türkiye'de en çok eleman bulmakta sıkıntı çektim. Turizm sektörü yabancı lisan bilgisi yanında geniş bir kültüre dayanır. Turizm mesleğini başlangıçta yapmamış olmamama rağmen işletme uzmanı olmam hasebiyle aldığım elemanlara eğitimler verdim, onları yetiştirdim. Transfer elemanı nelere dikkat etmeli ve nasıl davranmalı, bir operasyon veya rezervasyon bölümü elemanının iş tanımı bilincinde olmaları gerektiği gibi konuların yanı sıra iş sadakati ve müşteri memnuniyeti sürekli olarak ön planda tutulacağı gibi.
''TELEFON İÇİN SIRAYA GİRERDİK''Biz işe başladığımızda teknoloji neredeyse hiç yoktu. Bu nedenle en büyük sorun iletişimdi. Rezervasyonlar telefonla yapılırdı ve yurt dışı ile görüşmek oldukça zordu. Ofisten şehirlerarası ve yurtdışı aramalar PTT kanalıyla olur, sıraya girilir ve telefonunuza cevap verilene kadar uzun saatler beklenirdi. Daha sonra teleks devreye girdi. Biz teleks mesajı alıp göndermede bile zorluk çekiyorduk. PTT’ye mecburen üye oluyorsun. Teleks postaneye geliyor. Bir metin veriyorsun ama o metni eleman aynı anda gönderemiyor. Çünkü sırada bekleyen ve gitmesi gereken bir sürü metinler olurdu.
''FAKSI DUYDUĞUMUZDA İLK BAŞTA İNANAMADIK''Daha sonra Türkiye'deki telefon sistemi gelişmeye başladı. Biz teleks cihazı da satın aldık. Ne kadar mutlu olmuştum ofise teleks aldığımız için. Ama çok enteresan, üzerinden daha 6 ay geçmeden bu sefer faks çıktı piyasaya. Biz faksı duyduğumuzda inanmadık ilk başta. Buradan gönderiyorsun anında oradan alınıyor. Ancak çalıştığımız yurt dışı şirketlerinin bazısında teleks var faks yok, bazısında ise faks var teleks yok. Bu nedenle epey bir süre hem faks hem de teleksi birlikte kullandık. Zaman içinde ise teleks tamamen tarihe karıştı. Şimdi ise faks da tarihe karışıyor.
Acentacılığımın ilk yıllarında sadece telefon ile iletişim kurduğumuz yıllar.
Yıllar içinde Arap turist profili nasıl değişti? Mesela 'Eskiden Avrupa'dan kaliteli turist gelirdi, artık gelmiyor' derler. Ortadoğu için de benzer bir durum var mı? ''ARAP TURİSTİN ORTA SINIFI FENA DEĞİLDİR''Avrupa'ya baktığında aslında standart bir profil yakalayabiliyorsun. Ancak, Güney sahillerimizde her şey dâhil sisteminin uygulanmasıyla standart profil olumsuz yönde değişmişti. Araplarda ise biraz durum değişik. Onlardan da her şey dâhil sistemle çalışan otellere gidenler oluyor. Fakat bazıları bu sistemin dışına çıkıp dışarıda da harcama yapabiliyorlar. Şirketimiz Arap coğrafyasından daha çok orta sınıf ve az sayıda da elit sınıftan turist alıyor. Ama Arap turistin orta sınıfı da fena değildir. Hemen hemen % 90'ı 5 yıldızlı otelde kalır. Ben Suudi turistin 4 yıldızlı otelde kaldığına çok ender şahit oldum. Bir Kuveytli kalabilir ama bir Suudlu veya Katarlı kesinlikle 4 yıldızlı otelde kalmaz. Dahası suite, kral dairesi vs. satın alıyorlar. Buna rağmen bazıları kaldığı otelde değil gider kahvaltısını dışarıda ünlü bir yerde yapar. Alışveriş için bol para harcarlar. AVM’lerin en iyi müşterileri Araplardır.
Burada Arap turiste farklı bir gözle bakılıyor. Belki haklı yanları da var. Osmanlı dağıldıktan sonra büyük önder Atatürk'ün ileri görüşü ve Türkiye'ye getirdiği kavramlar sayesinde Türkiye bugün bu noktaya gelebildi.
Ortadoğu ülkelerinde daha din ağırlık bir sosyal yaşam varken, Türkiye, göreceli olarak onların yaşam biçimiyle çelişen, farklı bir yaşam biçimine sahip. Şu halde bu turist profili neden Türkiye'yi tercih ediyor? ''ORTADOĞU'DA HALKLAR VE YÖNETİMLER FARKLI ZİHNİYETLERE SAHİP''Burada yanlış bir teşhis var. Yönetimler ve halklar farklı zihniyete sahip. Dahası ülkeden ülkeye pek çok değişiklik gösteriyor. Örneğin Suudi Arabistan ile Kuveyt'i ya da Birleşik Arap Emirliklerini aynı göremeyiz. Tamam BAE'de de yine İslami motifler baskın ama orada kadınlar modern. Araç da kullanıyor, seyahate de gidiyor, arkadaşı ile de dışarı çıkıyor. Kuveyt'te bir kadın kafede oturup nargile içebiliyor. Bunu Suudi Arabistan'da göremezsiniz. Ha, orada da halk tam olarak yönetimin zihniyetini taşımıyor. Ülke dışına çıktıklarında daha rahat hareket ediyorlar. Türkiye'ye gelip denize de giriyorlar.
''ORTADOĞULU TURİST PROFİLİ HIZLA DEĞİŞİYOR''Şunu söyleyebilirim; Gün geçtikçe Ortadoğu'daki turist profili değişiyor. Yavaş yavaş da değil, resmen yok oluyor. Buraya gelen Suudi kadın misafirlerimiz araba kiralıyorlar. Oradaki en büyük sıkıntı, kadın haklarının verilmemesidir. Toplumun yarısını oluşturan kadınların haklarını vermezsen, toplumun geleceği konusunda soru işaretleri olur. Coğrafi olarak Ortadoğu’dan seyahat amacıyla çıkış yapan turist sayısının 50 milyonun üstünde olduğunu Dünya Turizm Örgütü (WTO) vermektedir. Türkiye bu rakamın % 5’ini bile almamaktadır. Biz bu rakamı % 10’a nasıl çıkarırız, onu araştırmalıyız.
1618 SAYILI YASANIN HIZLA DEĞİŞMESİ GEREKİYOR''Bunun için neler yapılması konusuna gelince öncelikle 1618 sayılı yasamızda hızlı bir şekilde günümüze şartlarına uygun revizyona gidilmelidir. Teşvik sistemi uygulanmalıdır, bizde mevcut olmayan tur operatörlüğü yasasının acilen çıkarılması gereklidir. Öte yandan acentalar da yaratıcı olmadıkları ve teknolojiye ayak uyduramadıkları takdirde miadlarını dolduracaklardır. Klasik acentalar şu anda sadece online ve modern yöntemlerle çalışan acentaların veremediği hizmetleri vermeye çalışıyorlar. Biz Mercan Turizm olarak hem online hem de offline sistemlerini kullanıyoruz. Farklı Arap ülkelerinden İstanbul, Antalya ve Marmaris’e charter operasyonları yapmaktayız.
Eşiniz de sizinle birlikte çalıştı mı kurduğunuz şirkette? ''EŞİME, 'GEL BERABER ÇALIŞALIM' DEDİM''Eşim üniversite mezunudur. Ben onunla tanıştığımda bir bankada çalışıyordu. Çok çalışkan ve dürüst bir insandır. İşinde çok çabuk yükseldi. Kısa zamanda genel müdürlükte üst düzey yönetici pozisyonuna sahip oldu. Bankacı olduğu için finans ve idari işleri çok iyi bilir. Ben de eşime, “İş büyüdü, inan ki tek başıma yapamıyorum, bankadan ayrıl gel beraber çalışalım.” dedim. Bankacılıkta önü daha da açık olan eşim ısrarlarıma daha fazla dayanamayarak işinden ayrıldı, şirketimizde çalışmaya başladı ve başta kurumsallaşma konusu olmak üzere şirketimize çok büyük katkısı oldu. Bazen iş ile ilgili canı sıkılınca ara sıra sitem ediyor işini bırakıp geldiği için.
MEHMET MENGÜ İŞLERİ BAŞINA GEÇTİŞimdi de oğlum işlerin başına geçti. Biz de yavaş yavaş emekli moduna geçiyoruz. Daha önce farklı konularda yazdığım kitaplarım var. Turizm konusunda 2013 de yayınlanan “Turizm Endüstrisinde Havacılık” adlı bir kitabım var, şimdi de yakın zamanda basılacak olan “Seyahat Acentacılığı, Tur Operatörlüğü ve Modern Sentez” adı altında bir kitabım çok yakında piyasaya çıkacak. Turizm sektöründe özellikle seyahat acentacılığı ile ilgili eserlerin büyük bir bölümü teoriktir. Pratik yönü gerekli bir şekilde incelenmediği için yetersiz kalmaktadır.
Cüneyt Mengü'nün oğlu Mehmet Mengü. Mercan Turizm'de işleri artık o yürütüyor
''ACENTECİLİK MESLEĞİNİN HER AYAĞINDA KÖKLÜ DEĞİŞİKLİKLER YAŞANIYOR''Acentecilik konusunun her bir ayağında köklü değişimler yaşanıyor. 2000 öncesi pazarlama ile 2000 sonrası pazarlaması arasında çok büyük farklar var. Acentacılık 1841 de Thomas Cook'la başladı. 1970'e kadar otel ile müşteri arasındaki koordinasyonu bir tek seyahat acentaları sağlıyordu. 1970'te uçak şirketlerinin hayata geçirdiği Central Reservation System'de (CRS) yine acentalara dayanıyordu. Daha sonraki Global Distribution System'de (GDS) de yine acentalar ön planda idi. Ancak 2000'e gelindiğinde internetin devreye girmesiyle teknolojideki değişim, bu sistemlerin hepsini alt üst etti.
2000 yılına gelindiğinde Cüneyt Mengü'nün işleri hayli yolunda gidiyordur. Fakat o bir yandan da farklı bir uğraşa gidiyor. ''Irak Türkmen Cephesi'nin kurucu üyesiyim'' diyen Mengü, yaptıklarına ilişkin şu notları paylaşıyor: TÜRKMEN SORUNU KONUSUNDA GÖREV ALMIŞSaddam döneminde Türkmenleri temsilen Amerika'da ve İngiltere'de yapılan çeşitli konferans ve toplantılara iştirak ettim. Bir yandan da Irak Türkmenlerinin sorunları ile ilgili olarak Türkiye'de çeşitli Bakanlıklarla görüşme halindeydik. Bu işler benim çok zamanımı aldı ve kendi işlerimi de oldukça etkiledi. Türkmen siyasetindeki aktif görevim uzun yıllardır devam etti. Irak Türkmenleri konusunda üç kitap yazdım. Türkmen meselesi yanı sıra, Ortadoğu’nun siyasi durumu ile ilgili gerek Türkçe, gerekse Arapça çeşitli dergi ve gazetelerde makale ve yazılarım var ve halen de yazmaya devam ediyorum.
İstanbul Üniversitesi'ne doktora kaydımı yaptırmama rağmen hem şirketin işleri, hem de Türkmen Cephesi'nin işlerinden dolayı doktoraya devam edemedim. Aradan zaman geçince af çıktı ve eşimin ısrarı ile kaydımı yeniledim. Netice itibariyle iktisat doktoramı aldım. Daha sonra da İstanbul Üniversitesinde turizm ekonomisi ve işletme dersleri vermeye başladım. 2005'te başladığım hocalık serüvenim halen devam etmektedir.
İstanbul Üniversitesinde IATA kursunda dereceye giren öğrencilerim
Bir turizmci olarak tatilinizi nasıl geçirirsiniz, nerelere gidersiniz?Aslında şu var; iş gereği bütün turizmciler fazla seyahat eder. Fakat bu tatil olarak kabul edilemez. Ben mümkün mertebe eşimle tatil yapmaya çalışırım. Ancak 32 senelik evlilik hayatımızda birlikte toplam tatil süremiz 3 ayı geçmez.
''TATİLİMİZİ DAHA ÇOK TÜRKİYE İÇİNDE GEÇİRİRİZ''Kısıtlı tatilimizi daha çok Türkiye içinde geçirmeyi tercih etmekteyiz. Antalya bir klasik benim için. Termalden dolayı Afyon'u ve Kızılcahamam'ı tercih ediyoruz. Onun dışında eşim Karadenizli olduğundan oralara gidiyoruz ve o bölgeyi çok seviyorum. Bu tatil süreleri 2-3 günü geçmez. Küçükken oğlumuz da bize eşlik ederdi.
Turizm sektörüne girdiğiniz için pişman olduğunuz zamanlar oldu mu hiç?Turizme girdiğim için pişmanlık duyduğum hiç olmadı. Pişman olmadım çünkü başarılı olduk ve iyi bir noktaya geldik. Yalnız şu bilinmelidir ki, herkes tatil yaparken biz turizmciler ekip olarak çalışmak mecburiyetindeyiz ve bu çalışma 7/24 esasına dayanır. Çalışma arkadaşlarıma devamlı olarak Mercan Turizm olarak bizler hastanelerin acil servisleri gibi 24 saat teyakkuz halinde olmalıyız derim. Turizm yorucu bir iştir. Sevmeyenin icra edebileceği bir meslek değildir.
Bundan sonrası için planınız nedir? Emekli olup köşeye çekilecek misiniz? ''KİTAP YAZMAYA VE KÖŞE YAZARLIĞINA DEVAM EDECEĞİM''İşlerimi yavaş yavaş oğluma devrediyorum. Ama oğlum tamamen işin başına geçse bile yine de gerek ben gerek eşim ona destek olmaya devam edeceğiz. Mehmet işini gayet güzel götürmesine rağmen yine de bizlere danışması gereken konular olabiliyor. Biz ona iş konusunda tamamen serbestlik tanıdık. İstediği fiyatı verip, istediği kararı alıyor. Kısa zamanda o kadar başarılı oldu ki, 2017 de işimizi ikiye katladı. Bu yıl içerisinde Mercan Turizm olarak 220.000 geceleme ve 70.000 turist getirdik. Şirket olarak hedefimiz 350.000 geceleme, 100.00 turisttir. Bundan sonra kitap yazmaya ve bir gazetede köşe yazarlığına devam edeceğim.
Bunca yıllık turizm hayatınızda başınızdan geçen ilginç şeyler de olmuştur. Bize bir iki anınızı anlatır mısınız? OTELDE TAMİRAT YAPTIRAN TURİST90'lı yıllarda Emekli Sandığının 3-4 oteliyle çalışıyorduk. Bunlardan biri de Tarabya Oteliydi. Bu otele güzel iş veriyordum. Otelin afişe edilen fiyatı 120 Dolardı ve katı kuralları vardı. Resepsiyon veya oradaki satış ekibi o fiyatın altında kimseye fiyat veremezdi. Otele gelen turist ya afişe fiyattan ya da benden fiyat alırdı. Benim Tarabya Oteline taahhüt ettiğim geceleme kaydı ile fiyatım 50-60 Dolar idi. Her yıl Tarabya Otelinde 12-13 bin geceleme yapardım.
Fakat zamanla Tarabya Oteli yavaş yavaş yıpranmaya başladı ve Emekli Sandığı da yenilemeye para harcamak istemiyordu. Odaların durumu ise bayağı kötüydü. Şimdi size yaşadığım enteresan bir olayı anlatayım. Bir müşteri beni telefonla arayarak, Bursa'ya gittiğini ve tekrar döndüğünde aynı odada kalmak istediğini söyledi. Biz de ona tamam dedik ve gerekirse yine deniz manzaralı başka bir oda ayarlarız diye düşündük. Ama müşteri otele gitmiş ve önce kaldığı odayı ısrarla istemiş fakat o oda kendisine verilememiş. Müşteri beni aradı ve 'ben aynı odayı istediğimi söylemedim mi?' diye bana sitem etti. Ben de ne fark eder sana deniz manzaralı daha üst katta güzel bir oda veriyorlar, deyince, ''Ben bu odaya bir sürü para harcadım. Tamirci getirdim banyosunu, su tesisatını, elektriğini tamir ettirdim.'' dedi. Bu olay beni çok güldürmüştür.
ABANT YOLCUSU KUMBURGAZ'A GİDERSE?Kuveyt’ten 30 kişilik bir grubumuz vardı. Karşılamaya rehberlerimiz gittiğinde bir otobüs yetmedi. Ek araç istendi. Eşyaları çoktu. Sonradan öğrendik yanlarında pirinç getirmişler. Green Park Taksim otele girişleri yapıldı. Otelden rica edildi kaldıkları süre içerisinde mutfağa girip kendilerine pilav yaptılar. Bu vesile ile Green Park yöneticilerine anlayışları için teşekkür ederim. O grubun adı Şirkette pirinç gurubu olarak anıldı.
Diğer bir olay da; şirketimizin iki aracı Taksim’deki bir otele gidiyor. Bir tanesi Abant’ta bir otele diğeri ise Kumburgaz’daki bir otele müşterilerin transferini yapacak. Müşterilerden iki erkek arkadaş Abant Otobüsüne bineceğine Kumburgaz Otobüsüne binmiş ve Kumburgaz’a gitmişler. Otele yerleşmişler. Durum anlaşılınca çalışanımız Abant Oteline gitmesini sağlamak istemiş. Ancak müşteri kendisine “Ben burada çok memnunum, arada fark varsa ödeyeyim. Burada kalmak istiyorum” diye cevap vermiş. Kumburgaz Otelinde kalmalarının sebebi ne olabilir!
Bu Haber 11.09.2017 - 17:14:32 tarihinde eklendi.