Serdar Sağlamtunç / FCSI

Yaratıcılık, zekanın işlenmiş biçimidir

Milletlerin tarihinde kültür birikimi ve iş yapma biçimi, varlıklarını sürdürme yolundaki yazgılarında belirleyici etkiye sahiptir. Kader olarak adlandırılan veya işin kolayına kaçan inanışlar bireysel olarak bir değer taşısa da toplumsal boyutta sadece aldıkları kararların sonuçlarına katlanmak noktasına indirgenebilir.
 Böylece toplumu yönetenlerin vatandaşın katkı sağlamasına uygun sistematikler ile karşılaşılan sorun ve kazanımları halka yayması ideale yakın toplumları yaratmaktadır. Paylaşımın en yüksek olduğu topluluklar en refah içinde yaşayanlar olmakla kalmayıp sosyal açıdan önderlik yapmak işlevini de taşımaktadırlar. Her toplumun insan kaynağı, bulunduğu coğrafya, tarihi mirası genelde değiştirilmesi zor olsa da eğitim, kültür, davranışlar, iletişim, bilim, teknoloji gibi artı değerler pek çok yöntemle toplumlara kazandırılabilir. Eğer dikkat ederseniz toplumdaki bireylerin etkileşimi ve birlikte yücelmesi işin anahtarı olarak düşünülebilir. Bugün mevcut teknolojik gelişmeler ve dünyanın en ücra yerinden haberleşip etkileşen değişik kültürel birikime sahip insanların oluşturduğu ortak akıl, tekil ve bireysel düşüncenin çağ dışı kaldığının en basit örneğidir. Böyle bir kesin gerçekle yüz yüze olmamıza rağmen merkezi ve tutucu bireysel yönetişim tarzının yaratıcılık vasfı olamaz.        

Yaratıcılık oluşması için bazı temel kavramların oluşması gerekir. Bunlar;
 
Düşünce – İşlemci, analitik, özgür, kalıpsız, şartsız,
Akıl – Ortak, paylaşıma açık, tartışılabilir, önermeler,
Bilgi – Eğitim, araştırma, geliştirme, kaynak,
Deneyim – Sonuçların kaydı, raporlama, birikim,
Zorunluluk – Çözüm yolları, artı değer, verimlilik, rekabet, 
 
Günümüzün ölümüne rekabetçi dünyasında, sürekli olan tek şey değişimdir. Bugün büyük bir başarı kazanan bir ürün yarın hiçbir değere sahip olmayabilir. Buradan rekabetin, yeni fikirler ve yeni ürünler olarak piyasaya daha iyilerini sürmesi bir zorunluluk haline gelmesi anlamı çıkmaktadır. Küresel pazarda belli bir rekabet seviyesini yakalayabilmek için kuruluşlar kendi içlerinde yaratıcı ve yüksek kaliteli ürün ve hizmetler geliştirmek zorundadır. Bu yarış bir yandan kendi içinde kalite ve verimliliği öne çıkartırken diğer taraftan küresel oyuncu seviyesini de belirleyici etki yapmaktadır. Bu çizginin gerisinde kalınırsa bugün “gelişmekte pazarlar” olarak kibarca ad verilen ülkeler sürekli kendi sorunlarıyla uğraşıyor görüntüsü içinde nüfus sayılarıyla doğru orantıda kapitülasyonlarla ve diğer tavizlerle doğal zengin kaynaklarını sorumsuzca peşkeş çekerek günü kurtarma çabasında olacaktır. 
   
Yaratıcılık bireyler, örgütler ve toplumlar için önemli bir kaynak olarak ele alınmalıdır. Bunu bir bilim şeklinde yorumlayarak ve kabul ederek teknolojiye kültürel birikimleri aşılayarak kendine özgü olan ama küresel şartlara uygun modeller ortaya çıkartmak çok şeyi değiştirebilir. Başarıyı farklı ve çeşitli hizmetleri uygulanabilir iş süreçlerine dönüştürerek kaliteli üründe sonlandırılması ifadesi belli bir slogan haline dönüştürülebilir. Bu görüşe uygun olarak mevcut sistematik eksiklikler ve sorunların doğru ve tarafsız tespiti ile yeni bir iyileştirme planı devreye sokulabilir. İşin zorluğu kapasite değeri olarak mevcudiyeti bilinen ancak bölük pörçük teknik ve düşünsel birikimlerin ilerleme yolunda raya oturtulmasıdır. Böylece bireysel karar ve tatminler yerine akılcı ve toplumsal çözümlere ulaşmak çok daha kolay olacaktır. Sektörler içinde yer alan türlü mesleki ve çalışma dallarının tekrar ahenkli bir düzeneğe konarak üretimlerin kaliteli olarak artırılması sorunları çözecek öneme sahiptir. 
 
Bu aşamada küresel eksiklikler tespit edilerek açığın doldurulması en akıllı çalışma şekli olabilir. Bugün organik tarım, hayvancılık ve temiz su geleceğin 50-100 yılının en kritik ve yaşamsal ürünleri olacaktır. Özellikle küresel dengelerin bozulduğu ve mevsimlerin büyük oranda büyük sapmalar gösterdiği güncel durumu kurtarmak Anadolu ölçeğinde mevcut zenginliklerimizle mümkündür. Turizm pazarı için hizmet üreten kişi, kurum ve kamu bu konuda ortak bir düzeye gelebilse yaşanan zorluklar ve güçlükler içinden verimli bir sonuç çıkartmak olasıdır. Yaratıcılık çoğu zaman zorluk ve zorunluluk ortamında doğar. Ortaya atılacak ortak akla sahip çözüm usulleri sistemin yeniden kurgulanması yanında model oluşturarak bize benzeyen pek çok ülkeye ilham verebilir. Sadece bilgi paylaşımı bile farkında olunmayan büyük bir milli gelir kapısı olabilir. 

NASIL BİR YARATICILIK?

Örgüt düzeyinde, yaratıcılık ve yenilik başarı için önemli bir faktördür. Ülkelerin geleceği ve refah yetenekleri onların yenilikçi kapasitelerine doğrudan bağlı olacaktır. Yeni teknolojiler ve üretim biçimlerini geliştirmek için yeni pazarlara ürün ve hizmetlerini tanıtmak ve hala küresel bağlamda, sağlık, eğitim ve iş alanlarında gezegenin karşı karşıya olduğu sayısız sorunları yeni ürün ve hizmetler fikirlerine dönüştürmek ve teşvik etmek gerekliliği siyasi öncelik haline gelecektir. Halen ekonomik sıkıntılarının boyutlarını açıklamamakta direnen Amerika ve AB bu konuda oldukça hızla çalışmalar yapmaktadır. Hükümetlerin örgün eğitim, sanayi ve kuruluşların her türlü farklı ilerlemeye açık yenilik ve yaratıcılık teşviklerinin siyasi öncelik haline gelmesinin nedeni de budur. Gelişen rekabet içerisinde değişimle hızlanarak büyüyen küreselleşmenin yarattığı sorunlar birçok şirketin hayatta kalması için kritik bir unsur olarak kabul edilmektedir. Bu faktörler ise mevcut kaynakların daha iyi kullanılması yanında insan kaynaklarını özellikle yaratıcılık gerektiren yenilikçi ve sürdürülebilir süreçlerin ortaya çıkartılması yönünde çalışmalar yapacak baskılar yaratmaktadır. Öyle ki her türlü tasarruf tedbirinin alınmasıyla eskisinden daha verimli ürünlerin ortaya çıkartılması için kıyasıya mücadele başlamış durumdadır. 
 
Böylece küresel güçler tarafından oluşturulmuş bu sahnede yer almanın güçlüğü ortaya konulmakla birlikte çıkış yollarının da ortaya atılması karar vericiye kılavuz olabilir. Örneğin bir türlü iki yakası bir araya getirilemeyen turizm için uzun erimli hedef belirleme ve çalışma prensibi tespitleri yaratıcı bir çalışma ile yerli yerine oturtulabilir. Sürekli şikâyet eden ve eleştirel nitelikler yerine doğru ve sağlam adımlar atılabilir. Tekrarlamakta fayda olabilir, çok büyük ve iddialı söylemler ve plansız vaatler yerine uygulanabilir ve en önemlisi sürdürülebilir projeler hayata geçirilmelidir. Bu projeleri yapmak için kaynak o kadar fazla ki belki de bu durum bir kafa karışıklığı yapmaktadır. Ancak birçok maddenin en akılcı ve sonuç alıcı şekle indirgenmesi en kısa çözümdür. Kamu ve özel sektör disiplinli bir şekilde el ele verebilir ve çözümler uygulanabilir. Tabi büyük resme bakarken olmazsa olmaz maddeler olarak öne çıkan doğa, çalışanlar ve yatırımların birbiri üzerine binmeden ancak bir arada sinerji yaratacak tarzda yapılanması önem arz etmektedir. Taraflar öne çıkmaya ve kendi reklamını yapmaya yeltenirse bu bireysel tatmin olur zaten bugün yaşanan ve seyrettiğimiz tablo budur. O halde takım oyununa uygun yardımlaşma ve paylaşımla sistemin bozuk ve işlemeyen yerlerinin onarılması ve süreç içinde gelişimine olanak verecek yapıyı kurgulamak gereklidir.           
 
Peki, biz bu durumun farkında mıyız? Sektör ve yardımcı sektörler olarak yüzlercesi sayılabilecek iş kolları ne yazık ki olayı bu şekilde görmek istememekte sadece tesis yapımı ile zamanlarını boşa harcamaktadır.

Tesislerin uygunluğu, kapasitesi, işletme tarzı, içinde bulunduğu ortamla uyumu, sunacağı gıda ve hizmet kalitesi sürekli göz ardı edilmektedir. Belki de en kritik soru, işletmelerin neden açılış için aceleci davrandığı ve işlerin gerektiği şekilde yerine getirilmediğidir. Sanki oda ve yatak sayısı eklendiğinde turizm uçacakmış gibi garip bir saplantı mevcut. Tesisin yapımında teknik ve mühendislik hizmetlerine yeterli ilgi gösterilmemekte buna karşı gelen uzmanlıklar alınmamaktadır. Sonuçta alelacele bitirilen tesislerin hemen kazanım elde etmesi beklentisi oldukça baskıcı bir ortam yaratmakta, çalışanlar ve işletme yönetimi bu baskı ile doğru adımlar atamamaktadır. Milyon dolarlar harcanarak yapılan tesisler binlerce dolarlık gerginlikler nedeniyle sıkıntı yaşamakta, tesisin kalite anlayışı sürekli değişerek hem müşteriye ama daha önemlisi çalışana yanlış izlenimler vermektedir. 
 
Turizm uzun soluklu ancak çok kırılgan bir sektördür ancak bu durum neredeyse 35 yıllık deneyime sahip olmamıza rağmen anlaşılmamakta ısrar edilmektedir. Diğer bir hastalıklı düşünce ise, turizmde ileri ülkeler ile sürekli bir mukayese içinde olmaktır. İlerleme ve yenilik ortaya koyma bu şekilde asla olmaz. Önce aynı seviyeye geleceksiniz sonra oyunda söz sahibi olabilirsiniz. Bu açıdan bakınca açıklar o kadar fazla ve çıplak gözle görülmektedir ki, sürekli olarak bunun tersini ilan ve iddia eden kişi ve kurumları anlamak olası değil.

Turizmi yeniden keşfetmek ve kazanımlarını artırmak için sektördeki paydaşların bir araya gelerek ortak akılda buluşması en büyük farkındalık olacaktır. Uçuk fikirlerin ve sürekli değişen kararların yerine ortak, uygulanabilir ve sürdürülebilir kuralların peşinden gitmek daha akılcı bir yöntem olabilir. Ne dersiniz?
 

Bu Makale 25.08.2014 - 09:53:35 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
Henüz yorum yapılmadı.
En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.