Feti Kuyucu

Sosyo ekonomik krizler, olaylar ve turizm endüstrisi II

Önemli uluslararası kitle yaz tatili destinasyonu ve turizm çekim merkezi olan ülkemiz ve özellikle Antalya bölgesi sosyo-ekonomik gelişmelerden olumlu ve olumsuz yönde en hızlı etkilenen ve tepki veren bir yapıdadır.

Kentsel ekonomiler bu sektöre oldukça bağımlı yapıdadır. Birçok alt sektörü besler. Böyle olunca da bütün platformlarda sosyo-ekonomik olaylar ana gündem olur, moralite etkilenir, üzerinde tartışılır ve işin matematiğinde de önemli veri /malzeme olur. (İnce hesaplar başlar) tıpkı bir süredir olduğu gibi.

Turizmin sektörel gelişimden bahsederek güncel bulduğum ve geçmiş de yaşanılan sosyo-ekonomik olayları  / tecrübeleri bir kez daha paylaşmak isterim. Turizm sezonu başlangıcında iki önemli kaynak sağlayıcılarımız olan Almanya ve Rusya ana pazarlarındaki fuarlara katılım, gerek kamu gerekse sektörün tüm partnerleri, temsilcileri tarafında yüksek oranda ve üst düzeyde olur. Ancak bu yıl Almanya ITB Berlin fuarı daha meraklı gözlerle takip edildi. MITT/Moskova Fuarı'na ise katılım endüstriyel anlamda (planlı kurumsal) olmayıp küçük bireysel/münferit katılımlarla gerçekleşti. Malum nedenlerle.

Katılımlarda kamu yönetimi en üst düzeyde bakanlık olarak temsil edildi, yerel üst düzey yöneticiler daha ilgili ve meraklı olarak bulundular katkı sağlamaya çalıştılar. Bankacılık sektörü yine en üst düzeyde katılım sağladı. Kısacası tur operatörleri, konaklama hizmetleri, ulaşım ve alışveriş sektörünün üst yöneticileri ve yatırımcıları bilgi ve gelişmeleri izleme, anlama peşinde idiler.

Genelde her noktada iş sohbetleri, pazar analizleri, yatırımlar, finansman olanakları ve en önemlisi sezonun nasıl geçeceği üzerine düşünceler, varsayımlar, beklentiler ana konulardı. Pazarın dinamikliklerini, yön arayışlarını, endüstriyel talepleri / tüketici tercihlerini, yenilikleri anlamaya ve öğrenilmeye çalışılıyordu.

“Sohbette, Rusya - Türkiye siyasi krizi, artan artan ve sektörü tehdit eden terörizm olayları, yaşanan/devam eden sosyo-ekonomik olaylar ve yansımaları'' gündemin  ana konusu idi.

Son on yılda iki pazarda da birbirini sürüklemiş neredeyse oransal olarak aynı büyümeyi göstermişlerdi Rusya pazarı 1 milyondan dan 3.4 milyona yükselmiş önemli pazar yapıcısı konuma gelmişti. Bu pazarlardan ; Rusya Federasyonu ve BDT ülkeleri ile birlikte özelikle Antalya bölgesinin bazı turizm merkezlerinde birçok konaklama tesisinin neredeyse tüm portföyünü oluşturmaktaydı!

Bu yaşanan olay daha çok siyasi bir olaydı. Ekonomik bağımlılıklar ve çıkarlar yüksek menfaat bağımlılığı göstermekteydi iki ülke 25 yıldır dostluk içerisindeydi ekonomik ve sosyal olarak halklar birbiriyle güçlü aile bağlar kurmuşlardı. Böyle bir krizin yaşanacağının öngörülmesi belki çok zordu, belki çok ilgi alanımızda olan konular ve gelişmeler değildi. Geçmişte benzerleri yaşanmış mıydı? Tecrübe edinilmiş miydi? İş planımızda bu gibi sosyo-ekonomik olaylar karşısında ne gibi yönetsel / mali senaryolarımız var? Kısaca hazırlıklı mıydık?

Şimdi hafızalarımızı tazeleyip 2000 ’li yıllara kadar geri dönüp sosyo-ekonomik olayları bir kez daha hatırlayalım Kronolojik takvim olarak ele aldığımızda genel anlamda turizm endüstrisini direkt etkileyen olaylar;  (Antalya ve kitle turizmi bazlı ele almaya çalışıyorum bu analizde)

 ·         1998 Asya krizi ve Rusya motaryumu,

·         2001 ABD ikiz kulelerin vurulması,

·         2002’ de Sars vakası,

·         2003’te ABD’nin Irak işgali,

·         2004 ‘te Tsunami,

·         2005 yılında Kuş Gribi,

·         2006 yılında Trabzon papaz vakası, Domuz Gribi ve Dünya Kupasının  seyahat endüstrisine etkileri

·         2008 yılından buyana süregelen Uluslararası piyasalardaki finansal kriz, Ana pazarlarda ekonomik durgunluk

·         2011 Mısır olayları / Arap baharı artçıları, arkasından Suriye Krizleri,

·         2014 ve yeni bir risk. 2014 Ukrayna – Rusya gerilimi ve yansımaları.

.         2015 artan Suriye olayları, terörizm, artan jeopolitik riskler, Suriye göçmen krizi ve Rusya uçak düşürme gerilimi,

.         2016  Rusya – Türkiye siyasi krizi, Rusya’nın ekonomik yaptırımları, ve ülkemizde şiddeti artan terörizm olayları , AB Bölgesinde 2008 den bu yana devam eden ekonomik durgunluk

Türk turizm sektörü; genç bir sektördür. Sektör ve ülkemiz, son 15 yılda dünyanın genel ekonomik konjonktürden oldukça fazla olarak olumlu yönde etkilenmiş fırsatları en iyi şekilde kullanmış ve önemli ölçüde sermaye birikimini gerçekleştirmiştir. Gelinen seviyede Türk turizm endüstrisinin ürün ve rekabet gücü yüksektir.

Türk yatırımcılar; girişimciliğinin, cesaretinin ve konjontürel ortamında olanak sağlaması ile diğer pazarlarda olduğu gibi  Avrupa ‘nın bazı ülkelerinde (Hollanda örneği) , Doğu Avrupa, Rusya ve BDT pazarlarında da yerel oyunculara rağmen pazarı geliştirmiş, yönlendirmiş, hakim olmuş ve çok emek vererek pazarın büyümesini de sağlayan yapıda etkin rol oynamışlardır.

2004-2005 yılından itibaren ise  güçlü bankacılık sisteminin ve uluslararası sermaye akımlarının olumlu etkisinde kalan sektör, turizm yatırımlarında  özelliklede konaklama yatırımlarında rekabet edebilir fonlama imkânlarına kavuşmuş ve olası kısa vadeli risklere karşı bankacılık sektörü tarafından desteklenen korunan bir yapıya bürünmüştür.  Turizm sektörünün bugün en önemli direnç kaynağı sektöre önemli tutarda mali kaynak aktaran, destekleyen finansal kurumlarımızdır.

Bu uzun süreç de birçok sosyo – ekonomik olayda stres ve direnç yapısı test edilen turizm sektörü, oldukça dayanıklı konumdadır. Birçok stres testinden başarı ile geçmiştir. Diğer sektörler arasında öne çıkan, gelişme potansiyeli açık, ulusal/uluslararası yatırımcılar tarafından yatırım yapılabilirliği yüksek stratejik bir sektör olarak güçlü potansiyelini devam ettirecektir.

Ancak sosyo-ekonomik değişim oldukça hızlıdır, turizm  sektörü de bu değişimlere hemen olumlu / olumsuz şekilde tepki veren özellikli bir sektördür. Yeni düzende ülkeler, toplumlar, kurallar, yasalar, doğa, çevre, iklim, salgın hastalıklar, yaşamsal-kültürel davranışlar, içsel / bölgesel siyası istikrarsızlar, etnik hareketler ve sosyal medya yönlendirmeleri tüm tüketici davranışlarını çok hızlı değiştirmektedir. Bahsetmiş olduğum ve birçok ilaveler yapabileceğimiz  olası yaşanabilecek sosyo-ekonomik olaylar önümüzdeki süreçte ve gelecekte yönetilmesi gereken en önemli riskler olacaktır. Global arenada bu riskler ve fırsatlar devamlı olarak olmaya devam edecektir.

Yukarı hatırlatmaya çalıştığım sosyo-ekonomik olaylar insanlık tarihi var oldukça bitmeyecek, riskler belki değişecek veya şekil değiştirecek ve hiç bilmediğimiz, öngöremediğimiz riskler ve tehditlerle karışılacağız? Geçmişte de yaşadık atlattık ve direnci yüksek bir sektörüz diyebiliriz. Bunlar çok önemli sosyo-ekonomik parametreler ve gerçekler. “Geleceğin Turizmi, Turizmin Geleceği“ ne hazırlanırken özeleştiri yapmalıyız. Bu kadar erken uyarı belirtileri varken ne kadar hazırlıklı idik. Neleri görmedik ve/veya görmek istemedik neleri yapmalıydık. Bunları hep sorgulamalı ve sormalıyız. Sadece tesis yapmak yetiyor muydu? .Her şey oda sayısı mı? Pazarlamada neler yaptık! Pazarlama sürdürebilirlik ister burada ne kadar başarılı idik. Marka yaratmada ne kadar istekli idik. Ülke tanıtımında uluslararası platromlarda ne yaptık, ne yapıyoruz ve ne yapmalıyız.  En önemlisi insan kaynağına ne kadar yatırım yaptık yeterli mi?  Markaların en önemli gücü insan kaynağıdır bu unutulmamalıdır. Esas tesisi işletmeye aldığınızda gerçek iş yaşamı başlar. Başarıda, sürdürebilirlikte istikrarlı üst yönetim anlayışı ve yeterli yetkinlikteki insan kaynağı en önemli varlıktır ve  bu beşeri sermaye asla unutulmamalıdır. Sürekliliğin en önemli teminatı da adına ister kurallı ister kurumsal yönetim anlayışı diyelim bu yönetim anlayışının benimsenmesidir.

Sosyo-ekonomik olaylar / krizler ve davranışlar artık önemli bir parametre algısı oluşturmalı bu olası olaylar  karşısında gelecek planlamasını, iş yapma ve yönetme kültürümüzü, gelecek stratejimizi yeniden kurgulamamız, gözden geçirerek iyileştirmemiz ve sürdürülebilirliğe odaklanmamız gerekmektedir.

Dünya turizm endüstrisinden gelirlerde yaklaşık % 2.8, turist sayısında ise yaklaşık % 3.5 pay alan marka bir destinasyonun sahibi konumundayız. Sektörel Potansiyel riskimiz yok denecek kadar azdır. Yaklaşık 1,2 Milyar kişinin yaşadığı yakın coğrafyamızda insanların maksimum 4 saatte ulaşabildiği mesafede turizmin tüm bileşenlerini toplayan ürün sunabilen nadir bir ülkeyiz. Antalya ise Akdeniz çanağının en önemli ve yüksek rekabet gücüne sahip kitle tatil destinasyonudur. Akdeniz çanağında yaz tatili planlayan çocuklu ailelerin aklına gelen ilk destinasyonlarından bir tanesi Antalya’ dır.

Bu sektörel özelliklerin , gücün ve tehditlerin rasyonel olarak farkında olup,” GELECEĞİN TURİZMİ” ni inşa ederken yönetsel olarak çok farklı düşün ve eylem yapısı içerisinde olmalıyız.

“Gelecek, bugün ne yaptığına bağlıdır.”

 GANDHİ


Bu Makale 04.05.2016 - 14:09:08 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
  • Genç Turizmci 29.03.2016 - 09:45

    Çok teşekkür ederiz, Sn. Kuyucu

En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.