Prof. Dr. Tuncay Neyişçi

Sırt Çantamda Türkiye

Her anlam ve alanda bulanık günlerden geçiyoruz. Suyun bulandırılmaya başlaması çok eskilere gidiyorsa, berraklaşma da uzun yıllar alabilir.

Kırk değilse bile on sene önce, Antalya Kent Konseyi de dahil çeşitli alanlarda “Sırt  Çantamda Türkiye” adını verdiğim bir proje önerisinde bulundum. Eğer alan temsilcisi iseniz ve üç kelimelik bu öneriyi ilk kez duyuyorsanız, ne denli başarılı olduğumu anlatmama gerek kalmaz. Sonuç; hüsran!

Yaklaşık üç yıl önce Akdeniz Üniversitesi’nden emekli olurken, biraz da öğrencilerimin isteğiyle, verdiğim “son ders” in konusu da “Sırt Çantamda Türkiye” idi.

Önce şu saptamayı yapmakta fayda var. Kendi yurttaşlarınızı turizmin içine dahil etmeden turizmde başarılı olmak imkansız değilse, çok güçtür. Hatırlarsanız ülkemizde turizm, yerel halkı turizmden (işgücü dışında) izole ederek başladı. Yerli turistlere çok daha yüksek fiyat uygulamaları ve kıyılardaki ikinci konut bolluğu bunun kanıtlarıdır. Bu durum, kaçınılmaz olarak, yaşanan ilk ciddi krize kadar sürdü ve ancak o zaman yerli halk  potansiyel turist olarak görülmeye başladı. Bugün itibariyle yerel halkın turizme aktif katılımı konusunda ciddi ve yaygın teşviklerin gerçekleştirilememiş ve turizm deneyimi, talebi ve anlayışı yüksek bir toplumun yaratılamamış olması  sektörde yaşanan krizlerin önemli nedenlerinden biridir.

Yerel halk, tüm bileşenleriyle, bir ülkenin en  önemli turizm değeridir.

Üniversite öğrenciliğim sırasında toplamda 30 ayı bulan süreyle Almanya’da eğitimimle ilgili konularda staj yapma imkanı yakaladım. ilk çıkışım 1968 yılına yani 21. yaşıma denk geldi ve 1971 yılı ekim ayında üçüncü stajımdan döndüğümde sırt çantamda Avrupa ve Balkanlar’ın tüm kentleri vardı. Bilindiği gibi dönem “çiçek çocukları” dönemiydi ve ben Avrupa’nın altını üstüne getirerek gerçek bir “hippi “ dönemi geçirmiştim. Hayatımın en büyük diplomasını ve keyfini  bu 30 aylık eğitim sonunda aldığımı itiraf etmeliyim.  “Sırt Çantamda Türkiye” biraz da bu yıllarıma duyduğum özlemin, bu yılların bende bıraktığı derin izlerin bir yansımasıdır.

Sırt Çantamda Türkiye” projesinin temel amacı, turizme aktif olarak katılan, turizm deneyimi olan ve turizmi anlayan bir toplum inşa etmektir. Bu işe gençlik çağındaki (ortaokul- lise ve hatta üniversite) öğrencilerin, tek başlarına ya da gruplar halinde ülkelerini tüm yönleriyle keşfetmelerini sağlayarak başlamak en etkin yaklaşımlardan biridir ve proje aile, meslek grupları, emekliler vb. farklı gruplara genişletilebilir, genişletilmelidir.

Ülkesini her yönüyle tanıyan, tanıdıkça anlayan, anladıkça seven, gezgin ruhlu bir genç nesil ya da toplum yaratmak sadece turizm için değil, yurt sevgisi, yurttaşlık bilinci, özgüven, gibi değerlerin geliştirilmesi için de önemli bir temel oluşturur. Dikkatinizi çekerim, ülkesini işgal etmeye çalışan değil, keşfetmeye, anlamaya, sevmeye çalışan bir nesil yaratmaktan söz ediyorum.

Bilindiği gibi gezginliğe uygun yaz ayları aynı zamanda okulların, yurtların kapalı, öğrencilerin serbest olduğu aylardır. Milli Eğitim ile  Kültür ve Turizm bakanlıklarının koordinasyonunda gençler kolaylıkla ve güvenle ülkelerini keşfetmeye teşvik edilebilirler.

Yapılacak iş, istekli öğrencilerin seyahat programları, buna uygun ulaşım düzenlemeleri ile okul ve yurtlarda konaklamalarının sağlanmasından ibaret.  Öğretmenler, öğrencilere danışmanlık ve rehberlik hizmeti verebilirler. Başlangıçta önceden belirlenmiş rotalar ve konaklama yerleri hem güvenlik ve hem de organizasyon kolaylığı bakımından daha uygun olabilir. Kazanılan deneyimlerle etkinlik daha esnek ve kapsamlı hale dönüştürülebilir.

“Demir ağlarla ördük anayurdu dörtbaştan, demir ağlarla keşfedeceğiz anayurdu dörtbaştan” önerdiğim örnek slogan ve rotalardan biriydi.  Akdeniz Üniversitesi öğrencilerini Burdur üzerinden trenle Afyonkarahisar, Ankara’ya oradan Sivas ve Erzurum’ a götürmeyi planlamıştık. Sivas’tan Amasya ve Samsun’a’ ulaşım da projeye dahildi.  Projeye katılan öğrencilerin hepsi, tanınırlığı sağlamak amacıyla, standart, logolu sırt çantası, tişört ve şapka kullanmaları sağlanacaktı.

Anadolu farklı temalarda, birbirinden ilginç rotalar yaratmaya imkan veren, keşfe açık dünyanın en zengin coğrafyasıdır.

Ülkesini tanıyan, keşfeden, bu özgüveni yakalayan gezgin insanların dünyayı keşfetmeleri kaçınılmazdır ve keşfedecekleridir. Bu özlenen iç ve dış barışın gerçekleştirilebilmesinin en kestirme ve en güvenli yoludur da aynı zamanda.

Yurt, insan, doğa ve kültür sevgisi bir ders olarak kaldığı sürece sonuç vermez ancak ve ancak tanıyarak, görerek, dokunarak, hissederek yaşayarak yani gezerek gerçekleşir.

Ve bu turizm sektörünün temel felsefesi, temel hedefi olmalıdır.




Bu Makale 08.10.2016 - 22:44:43 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
  • Mustafa Tuncel 23.08.2016 - 09:58

    Tuncay Hoca, çevre ve turizmi (ikisini birbirine tokuşturmadan) bileştirmenin ustası. Usanmaz, bu nikâh için habire kafa patlatır. O patlaktan almasını bilenlere ne mutlu. Bu sefer olmadıysa bile, yeni kuşaklar bugün-yarın, "belki yarından da yakın" onu allak bullak edeceklerdir; (ara sıra kendi adımı unutan) ben vallahi de bundan eminim.

  • Bekir Ataman 23.08.2016 - 10:42

    Epeydir yazılarınızı okuyorum. Kimileri oldukça uzun ama hepsi bilimsel temellere dayanıyor. Keşke sizin gibi yazan insanların sayısı daha da artsa. Ancak her şeyin br şova dönüştüğü günümüz medya dünyasında aydınlatıcı yazılar yazan insanları bulmak için adeta iğne ile kuyu kazıyoruz. Elinize sağlık.

  • Mehmet Güneli 16.08.2016 - 01:01

    Hocam çok güzel bir proje. Slogan da güzel olmuş. Belirttiğiniz gibi ülke turizminin gelişmesi önce ülke insanının turizmi istemesi ve yerelde sahip çıkmasına bağlı. Yoksa başarılı tesisler; güçlü alt yapı bağlamdan kopuk bir cümle gibi duracaktır.

  • Köy enstitüleri 12.08.2016 - 10:20

    Hocam bu cumhuriyetin ülke için geliştirdiği en önemli proje (bu anlamda) köy enstitüleri idi. Okuyan, sorgulayan bir nesil yetişiyor, eğitim anadolunun kılcal damarlarına işliyordu. İşte oradan yetişen nesil gerçek anlamda vatansever, barış yanlısı ve adalatli olacaktı. Baktılar otoriteleri sarsılıyor, anında kapatıp yerine imam hatip açmaya başladılar. O imam hatipliler de ülkeye darbe yapmaya çalıştı. Ama öneriniz bence çok yerinde, yaşam alanı kendi mahallesi veya kentiyle sınırlı olan insandan nasıl bir yurt sevgisi bekleyeiliriz. Bu ülkeyi gezecek, tanıyacak, zenginliklerini görecek, farklılıklarına aşina olacak, kısacası kendi yurduyla barışacak. Keşke yapılsa böyle bir çalışma

En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.