Firkan Gülaydın

Şefler bir kültür elçisidir

Ülke turizmi için eğitimli ve işinin uzmanı kişiler yetiştiren okulların artması ve her yıl bu hizmet için mezunlar vermesi hizmet ve kalimetimiz için sevindirici.


Eskiden turizm liselerinin az personel mezun etmesi, eğitimlerindeki yetersizlik (ki hala öyle) ve üniversitelerde gastronomi bölümlerinin olmayışı, bu anlamda en büyük eksiklerimizdendi.

Çünkü; Eğitimli Şefler iyi bir kültür elçisidir aynı zamanda.

Bir ülkenin kültürünü, alışkanlıklarını, değerlerini yansıtabilir.

Ve bunu hem iyi hemde kötü olmak kaydıyla çift yönlü yapar. Bu yüzden şefler işletmeler ve turizm için önemli rol üstlenirler.

Ve işletmelerde gelir döngüsünün en çok olduğu yer olması sebebi ile ciddi anlamda tasarruf ve karlılık sağlayabilir.

İşinin uzmanı, üslubu düzgün, tarzı olan şeflerin mutfaklarından lezzetli yemek çıkmasının çok daha ötesinde şeyler vardır.

Bir şefin peşinden otel otel dolaşan misafirlerin olduğunu bilmek buna en iyi örneklerden bir tanesidir.

Bilinçli bir şefin gerek yaz turizmi, gerek kültür turizm için rolü bir hayli fazladır.

Güzel bir ülkeye tatile gittiğinizi hayal edin. Bir yıl boyunca para biriktirmişsiniz, eşiniz ve çocuklarınızla güzel bir tatil hayal ediyorsunuz. Ancak kötü bir karşılama, şikayetinizi çözmeyen halka ilişkiler, odanın teknik arızaları derken tatiliniz korkunç bir hal almak üzere.

Ancak; yediğiniz leziz yemekler, farklı tatlar. Unutamayacağınız tatlılar. Bir nebze de olsa işletmenin diğer kusurlarını kapatabilir.

Ama yemekler kötü ve lezzetsiz, sunumlar berbat ise odanızdaki avizenin şıklığı, ya da banyodaki sabunun güzel kokusu aynı derecede affedici olmayabilir.

Bu yüzden milyarlarca dolarlık yatırımlar yapan işletmecilerin, turizmcilerin mutfaklara da iyi bütçeler ayırması, eğitimli ve diplamalı takım arkadaşları seçmesi şart.

Trilyonluk bir yatırımı beceriksiz ve eğitimsiz bir şefe emanet etmek turizmin bana göre en büyük ''ironisidir''...

Baktığınızda yaz turizminde genelde hep mezun öğrenciler çalışmakta. Kadroların büyük bir çoğunluğunu bu insanlar oluşturmakta. Bilgisayar bölümü mezunu, grafik tasarım, radyo televizyon, ingiliz edebiyatı mezunları. Ülkenin ayıbı yüzünden ''geçici işçi'' statüsünde harçlıklarını çıkarmak, vakit geçirmek için yazları çalışmak durumundalar.

Bir daha bu işi yapmayacak. Benimsememiş.

O insanlara dört yıl boyunca eğitimi aldığı sektörlerde ihtiyacımız var. Bunun için eğitim aldılar, bu yolda kendilerini yetiştirdiler.

Turizmin gerçekten bu işi meslek edinmiş ve uzmanlaşmış profesyonellere ihtiyacı var.


Otellerde misafir anketlerinde yazılan en fazla yorumlardan bir tanesi. Personelin, yorgun, uykusuz ve dalgın oldukları yönünde. Bunda işletmelerin personeli uzun süre çalıştırmasının yanı sıra, iş çıkışı geç uyuyan, sabahlara kadar barlarda takılıp bir iki saatlik uyku ile işe gelen ''işine saygısızlık'' eden kişilerinde rolü çok büyük.


DERDİMİZ HEP AYNI



Bu konuda uzmanlar ve büyüklerim kadar çok şey bilmiyorum. Ben beş yıldızlı bir otelin banket salonun arkasında çatal bıçak seslerinin içinde gözlerimi açtım bu sektörde. Henüz on iki yaşında bir çocuktum ve gençliğim hep müdürlerimin, turizm yazarlarının, turizm dergilerinin ''Her Şey Dahil'' sistemi hakkında yakınmalarını dinleyerek ve okuyarak geçirdim.

Ama sonuç olarak bakıldığında desteklenmiş ve değer görmüş hiç bir proje yok.

Bu konuda Turizm Bakanlığı ve üstatlar kadar bilgi sahibi değilim. Eleştiri yapma ya da şikayet etme ukalalığı asla yapamam.

Sadece olaya uzman olduğum ve bir yaşam tarzım halime getirdiğim mutfak penceresinden bakmak istedim.

Açık büfe hizmet vermek yemek kalitesini ister istemez bir hayli aşağı çekiyor. Bunu şu anda yapmanın en iyi yolu ''adet büfe sunumlarıdır''. Ya da büfedeki yiyeceklerin çoğunluğunu orada taze olarak hazırlamaktır. Şimdi otellerin bir çoğu misafirleri A'la Carte Restoranlara yönlendiriyor. Bundaki amaç büfedeki yoğun kalabalığı dağıtmak ve servisin daha rahat olmasını sağlamaktır.

İlerde uzmanlarımız bu konuda ne gibi değişiklik yaparlar bilmiyorum ama bu konuda biz şeflerinde en az onlar kadar dertli olduğu aşikar ...

Daha önceki bazı köşe yazılarımda da yazmıştım.

İyi bir şef inci ruhlu bir sanatçı gibidir, muhasebeci, fizikçi birazda psikolog gibidir.

Ekip arkadaşlarının moralini yüksek tutmak onlardan en iyi verimi alarak yüzlerinin gülmesini sağlamak vazifesidir. Hal böyle olduğunda başarı ve lezzette peşinden geliyor.

Bu güleryüz misafirlerede en iyi şekilde yansıyor..


Lezzetler unutulmaz ..



Alp dağlarının eteklerinde yediğiniz bir peynir fondüyü unutamazsınız. Ne zaman şehir bembeyaz karlara bürünse o an aklınıza gelir. Lezzeti ilk günkü tazeliğinde damağınızda hissedersiniz.

Yada limana yaklaştığınızdaki duyduğunuz deniz kokusu size eşsiz bir midye dolmayı hatırlatabilir.


Eşsiz, sıra dışı ve güzel hatıralar bırakacak lezzetler her zaman sizinle olsun.


Sevinç ve Sağlıklar Dilerim..


Bu Makale 15.07.2014 - 15:27:04 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
Henüz yorum yapılmadı.
En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.