Hülya Akyurt

Salzburg: Mozart’a ilham veren masalsı kupon şehir

Alp dağlarının eteklerinde, her noktasında sizi notalarla karşılayan houte couture bir şehir, Salzburg… Mozart’ın doğduğu kent, onun izlerini taşıyor elbette. Müzik, şehrin her yerinde… Salzburg’a gitmek için neden çok. Turistik veya iş amaçlı olabileceği gibi romantik bir seyahat için de ideal. Keşke acentalar, şimdilerde direkt uçulabilen bu büyüleyici kente daha çok Türk turist götürseler ve outgoing projelerde müşterilerine Salzburg’u mutlaka önerseler…



Salzburg; zarif, duru, büyüleyici, sürprizli; içinden nehir geçen, Mozart’ın doğduğu, ölümsüz notalarıyla süslediği ve anlam kattığı, akıllarda yer edecek özgün bir şehir… Avusturya deyince ilk olarak Viyana gelse de akla, ülkenin 4. en büyük şehri olan Salzburg’un nüfusu yalnızca 150 bin olsa da, her yıl 9 milyon turist ağırlıyor olması düşündürücü! Eskiden tuz madenleri ile geçimini sağlayan ve Salzburg, bugün turizm gelirleri ile ülke ekonomisinin yüzde 25’ini üreten bir milli gelire sahip.



ACENTELERİN GÜVENDİĞİ MARKA


Hotel Master davetlisi olarak katıldığımız Salzburg tanıtım gezimizin mimarı Turizm Danışmanı Yaprak Renda, çalışmalarını Viyana’daki ofisinden sürdürüyor ama yalnızca Avusturya değil tüm Avrupa ülkeleri için acentelere, uçak hariç tüm hizmetleri veriyor. Gelen gruplara özel planlama yaptıklarını belirten Renda için bu müşteri memnuniyetin ilk şartı. Bu organizasyon için Salzburg Turizm Ofisi ile işbirliği yapan Hotel Master Turizm Müdürü Yaprak Renda’ya, Yönetici Müdür Beata Havranová eşlik ediyordu. Seçkin acentelerin temsilcileri ile basın mensupları olarak toplamda 6 kişi, davetli olarak THY ile iki buçuk saatlik direkt bir uçuş ile vardık Salzburg’a. Bir araya geldiğimizde hiç yabancılık çekmedik, hemen kaynaştık; birbirini tanıyanlar-tanımayanlar olarak… Güzel bir seyahatin altın anahtarı, bence birlikte olduğunuz kişi veya kişilerdir. Hele bir ‘grup’ söz konusu ise işler zorlaşır! Uyum çok önemlidir. Tek bir kişi tüm havayı bozabilir ya da organizasyondaki aksaklıklar geziyi çekilmez hale getirebilir… Biz ne kendi aramızda ne de bize gönderilen programda herhangi bir aksilikle karşılaşmadığımız gibi, birbirimizden büyük keyif aldık, çok şanslıydık… Yaprak Renda ise işindeki profesyonelliğinin yanı sıra her birimize gösterdiği ilgi ve içtenliğini öyle güzel dengeleyen biri ki duruşuna hayran kaldım… Kendisi ile çalışan, daha önceden tanışıp işbirliği yapan arkadaşların, “Yaprak Hanım ile çalışmak bizler için büyük rahatlık, öyle eminiz ki alacağımız hizmetin kalitesinden” demeleri boşuna değil! Ve sonra Güney Amerika, Afrika gibi ülkelerde önemli grupları ağırlarken başlarına gelen aksilikleri ve o an krizi nasıl kendilerinin bir şekilde çözdüklerine dair anlattıkları, Avrupa için acentelere verdiği hizmetler konusunda Hotel Master başarısını kanıtlıyor sanki…



Soldan sağa; Yaprak Renda (Hotel Master), Kaan Akanlı (Humanitas), Kerem Gürsoy (Setur), Hülya Akyurt (Turizm Güncel), Meltem Fıratlı (Sabah Gazetesi), Eser Ergel (Meridian Tur) Müge Ay (PerfectTur), Beata Havranová  (Salzburg Turizm Ofisi)

MOZART’IN NOTALARI VE ETKİLEYİCİ BİR YEMEK

Otelimiz Hotel Radisson Altstadt’a akşam saatlerinde şehri ikiye bölen Salzach nehrinin kenarındaki kapısından giriş yaptık. Diğer kapısından eski şehrin tam kalbine çıkıyorsunuz zaten. Renovasyon gören tarihi yapı, çok farklı birbirine bağlı binaların bileşimi. Odama giderken çıktığım avluya bayıldım. Son derece şık, konforlu ve suit’ten geniş, bir daire kıvamındaki odama da… İlk akşam yemeğimiz için yola çıktığımızda ise heyecanlıydım. Çünkü, Avusturya ve Orta Avrupa’nın en eski restoranı olan Restaurant Stiftkller St. Peter’de (since 803) “Mozart Dinner Concert”a gidiyorduk. Bu arada yaptığımız kısa yürüyüşte şehrin yılbaşı süsleriyle görüntüsü hepimizi neşelendirdi. Oraya vardığımızda Noel süslemelerinin türlü çeşitlerini gördük. Avluda canlı müzik vardı, Ortaçağ atmosferi adeta… İçeride farklı konseptler; şık bir restoran girişte, birinci katta private room’lar; şık vitrinler. Ve sonra geldik, çok yüksek tavanlı, devasa şamdanlarla göz kamaştıran ihtişamlı salona… Masamızın yeri önlerde çok güzeldi. Önce müzik sanatçıları sahnede yerlerini aldılar; Mozart’ın yaşadığı dönem kıyafetleriyle, her sene başka bir biçimde süslenen dev yılbaşı ağacının önünde. Alkışlar sonrası onlar başladığında herkes sustu, müzik konuştu. Sonra ses sanatçıları geldiler; sopranonun sesi kuş cıvıltısı gibiydi, arada gözlerimi kapayıp dinlediğimde tüm müziği ruhumun içinde hissedip ayrı bir haz aldım. Tenor ise güçlü sesiyle hepimizi etkiledi. Teatral tarzda, arada konukları da içine alan ve bir show’a dönüşen performanslarıyla Mozart’ın eşsiz eserleri eşliğinde bizi bambaşka bir dünyaya götürdüler… Verilen aralarda sunulan Geleneksel Avusturya Mutfağı’na özgü rafine örnekler sundukları mönü de hepimizden iyi not aldı.



GETREIDEGASSE CADDESİNDEKİ İLGİNÇLİKLER

Ertesi sabah kahvaltımızı otelimizin nehri gören şık salonunda yapıyoruz, tattıklarımız enfes; büfedeki çeşitlerin yanı sıra isteğe bağlı masalara servis ettikleri omletler ve özellikle krepler de… Otelden çok kısa yürüyerek meşhur Getreidegasse caddesine varıyoruz. Yolda bize o sabah katılan rehberimizden tarihi yapıların ön cephesiyle çatısının birleştiği yerde gördüğümüz 1705, 1659 gibi tarihlerden ilkinin binanın yapıldığı diğerinin ise restore edildiği yılı gösterdiğini öğreniyoruz. Getreidegasse, Salzburg’un en ünlü ve kalabalık caddelerinden… Burada sağlı-sollu şık vitrinleriyle gözalıcı mağazalar, bazı yeme-içme noktaları, ara ara farklı avlulara açılan hoş pasajlar yer alıyor. Sokağın en dikkat çekici özelliği, her dükkanın kendi tarzını yansıtan sanatsal ferforje tabelaları…  Zamanında halkın okuma-yazma oranı düşük olduğundan dükkanda satılan objeyi simgeleyen bir figürle anlamalarını amaçlayan bu geleneksel yöntem, günümüzde bile uluslar arası zincirler tarafından dahi sürdürülerek korunuyor ve bu şekliyle dikkat çekiyor.



MOZART’IN DEHASINA TANIKLIK

Getreidegasse caddesinin bir başka önemli özelliği de bugün müze olarak ziyaret edilebilen Mozart’ın doğduğu evin yer alışı… Wolfgang Amadeus Mozart’ın müzik eğitimine başlayarak 5 yaşında ilk bestesini yaptığı piyanosunu görmek çok etkileyici… Eli ile yazdığı notalar, çaldığı kemanlar, el yazması besteler, mektuplar, dönemin zarafetini taşıyan özel eşyaları, evlerindeki mobilyalardan örnekler, Mozart Ailesi’nin soyağacı, portreleri, hikayeleri, operalarının sergilendiği tiyatro salonlarının dekorları ile her odada her salonda sanatsal bir doku. Bir müzik dehasının mabedinde, evindeyiz… Varlıklı bir ailenin 7. çocuğu olarak dünyaya gelen üstün zekalı böylesi müstesna bir yeteneğin 36 yaşında hayata gözlerini yumması ne acı! Müze turumuzu tamamladıktan sonra boş bir odada oturup O’nun bir bestesini bambaşka duygularla dinlediğimiz kesin…



GOTİK MİMARİNİN RUHANİ İZLERİNİ SÜRERKEN

Küçük bir yürüyüşle çıktığımız birbirine bağlanan meydanlarda; dükkanlar, cafe-restoranlar, çiçek ve gıda çeşitleri olan stand ya da arabalarıyla sokak satıcıları, faytonlar, müzisyenler ve Domplatz'taki Noel Pazarı ile her yer insanlarla dolu dolu… Hem ihtişamlı hem sade olan Rezidans Salzburg ve hemen yanındaki Salzburg Katedrali’ne giriyoruz bu kez… Rönesans, Barok ve Klasisizm tarzından örneklere rastlayabileceğiniz Rezidans Salzburg; çeşitli tablolar, freskler, seramik soba ve saatlerle bezeli odaları, ilgi çekici tavan süslemeleri ile ziyaretçilerini ağırlarken Salzburg Katedrali, Barok mimarinin güzel örneklerinden…



FÜNİKÜLERLE KALEYE AMA ÖNCE YEMEK

Fortress Hohensalzburg, yani Salzburg Kalesi’ne çıkmak için en ideal tercih füniküler’e binmek. Ve yine en akıllıca olan bu şehre gider gitmez “Salzburg Card” almak; bu kartla füniküler, otobüs, nehir gezisi ve müze girişleri yapılabiliyor çünkü. Yaprak Renda her şeyi olduğu gibi bunu da biz gitmeden organize etmişti tabii! Kısa bir süre sonra kendimizi kuş bakışı Salzburg’a bakarken bulduk. İlk durağımız öğle yemeği için Panorama Restaurant oldu. Kartal yuvası gibi bir yerde yılbaşı süslemeleriyle sımsıcak görünen, geleneksel kıyafetlerle servis yapan çalışanlarıyla, harika lezzetleriyle kalplerimizi fetheden bir duraklama noktasıydı Panorama. Burada Avusturya’nın ünlü Sacher Cake’inden tatma fırsatı bulduk ve harika bir krema ile ekşi orman meyvesi eşliğinde servis edilen bitter çikolatalı bu pastaya bayıldık.



DAHA ÖNCE GÖRDÜKLERİNİZİ UNUTUN!

Restorandan çıkıp kaleye geldiğimizde, bembeyaz dokusu ile şimdiye kadar gördüğüm kalelere hiç benzemediğini düşündüm Fortress Hohensalzburg’un! Romalılar zamanında Monsbarg dağı üzerinde inşa edilen ve Avrupa’nın en yüksek kalelerinden biri olan Salzburg Kalesi, pek çok tarihi savaş atlatmış ve en son Naziler tarafından kullanılmış olmasına karşın hiç fethedilememiş! Çok ilginç ve çarpıcı değil mi?.. Biz az yol yürümedik, koridor geçmedik, az daracık, dik merdiven tırmanmadık kalede ama her seferinde yorgunluğumuza değdiğini düşündüren şeylerle karşılaştık. Bir kere Salzburg kanatlarınızın altında, sonra o dönemlere ait özel bölümler, soluğunuzu kesen türden… Üstelik bizi dönüşte bir sürpriz bekliyor, gene canlı müzik. Ve sıcak şarap. Yılbaşı ağacının altındaki geyikli kızakta hep birlikte fotoğraf çektirmek bile çok zevkli…



HIGH CLASS BİR MEKAN

Akşam yemeğini alacağımız Mönchsberg 32, şehrin en kaliteli restoranlarından biri. Salzburg Modern Sanat Müzesi'nin terasında yer alan restoran kapıdan girer girmez etkisi altına alıyor hepimizi… Çağdaş tasarım ögeleri, dominant rengin kırmızı olması ve geyik boynuzlarıyla yapılan romantik aydınlatması ile Mönchsberg 32 kesinlikle sıra dışı, etkileyici bir görünüme sahip. Manzara yine şahane, restoranda aynı hacimde bir lounge ile bar da var. İlk başta gelen zencefilli-havuçlu kreatif ve inanılmaz leziz zencefilli havuç çorbasının ardından servis edilen balık tabağı ve tatlı olarak ikram edilen çikolatalı ve frambuazlı mousse da hepimizden beğeni topluyor. Seçimleri nedeniyle Yaprak Hanım’ı bir kez daha tebrik ederek gönlümüzün bir kısmını bırakarak ayrılıyoruz Mönchsberg 32’den çünkü bu da bitmesini istemediğimiz kadar ayrıcalıklı bir akşam…



GERÇEK MOZART ÇİKOLATASI İLE TANIŞMA

Ertesi sabah yine şahane bir kahvaltının ardından gerçek Mozart çikolatalarının yapıldığı Cafe Konditorei Getrankekärte’deyiz. Beş nesildir, hiçbir kimyasal katkısı kullanılmaksızın el yapımı olarak üretilen “Fürst” marka çikolatalar, yalnızca Salzburg’da dört dükkanda satışta. Paul Fürst, bu eşsiz çikolatanın mucidi ve aynı zamanda isim babası. Ne yazık ki patentini almadığı için dünya pazarlarında ve Avusturya’da her yerde bilindiği şekliyle kırmızı yaldızlı ambalajlarıyla taklitleri ön planda! Hala orijinal tarifine göre elde üretilen ve gümüş-mavi renkte yaldıza sarılmış olması ile ayrıcalığını ortaya koyan Fürst çikolatalarının tadı ve fiyatı elbette farklı! Biz önce aldığımız bilgiler sonra içtiğimiz kahvelerin yanında yediğimiz gerçek Mozart Çikolatası ‘Fürst’ ile keyfin doruğuna çıktık.



SİSLER ARASINDAN TUZ MADENİNE

Son gün kahvaltı, check-out sonrası otelimizden aracımızla yola koyuluyoruz… ‘Gitmeden olmaz’ diye maden gezisini atlamamızı öneren herkese tatlı tatlı karşı koyuyor Yaprak Renda! Program eksiksiz tamamlanacak. Tabii ki her anlamda haklı... Salzburg, “tuz kalesi” anlamına geliyormuş meğer; ‘salz’ yani tuz ve kale ‘burg’, sözcüklerinin birleştirilmesinden. Salzburg’da bulunan tuz yatakları, şehrin ekonomik kalkınmasında büyük rol oynamış tarih boyunca. Bu arada günümüzde turistik amaçlı olarak hizmet veren Dürnberg/Hallein, dünyadaki en eski madenmiş. Yol alırken oluşan sis, geçtiğimiz her yeri hayal dünyası gibi gösteriyor adeta… Yeşillikler, sonbahar yaprakları, müstakil evleri arkamızda bırakıp madene geliyoruz sonunda. Ben ve Müge aşağıya inmeye can atsak da cesaret edemiyoruz! Özel beyaz kıyafetler giyen arkadaşlarımızın arkasından el sallıyor fotoğraflarını çekiyoruz. Biz işlem görmemiş organik tuzlardan satın alıp kahvelerimizi yudumladıktan bir saat sonra dönen ekibimizden yerin 210 metre altına indiklerini, kimi zaman özel düzeneklerle rayların üzerinden hızla kayarak ilerlediklerini ve Avusturya- Almanya sınırını geçtiklerini öğreniyoruz, yaşadıkları maceradan hepsi hoşnutlar…



GÖSSL GWANDHAUS, HELLBRUNN CHRISTMAS MARKET

Maden gezisi sonrası sis dağılmış, bu kez sarı görkemli bir yapıya geliyoruz; Gössl Gwandhaus…  Burada geleneksel kıyafetlerin satıldığı bir tasarım atölyesi ve geleneksel el yapımı abiye giysiler ve gelinliklerin olduğu bölümlerden başka son derece kaliteli günlük kıyafetler de satışa sunulmakta. Giriş katında tasarımcıların standlarından gene her biri özel tasarım hediyelik eşyaların olduğu stand’lar ve yine Noel temalı hediyeliklerin satıldığı geniş bir salon ve bir restoran yer alıyor. Gezimizi tamamladıktan sonra Restaurant Gwandhaus’a geçiyoruz. Bu mekanı çok beğeniyoruz; sade ve şık. Misafir profili, son derece elit. Yediklerimiz de enfes… İlk olarak sunulan kestaneli çorba ile yemeğin sonunda tattığımız cream brûlée şahane… Yemeğin ardından gidiyoruz Hellbrunn Christmas Market’a… Sarayın bahçesi tıklım tıklım. Canlı müzik ve sıcak şarap olmazsa olmaz’ları, öğrendik artık! Yaprak Hanım, Noel’e girilen ilk Pazar günü olduğu için çok önem verildiği söylüyor. Bu nedenle çoluk-çocuk geleneksel giysiler içinde olanlar da çok.



HANGAR 7 VE SONRASINDA VEDA!

Programımızın son durağı Salzburg Havaalanı’nın tam yanında konumlanan Hangar 7… Burası modern bir yapı, bir yanı uzay mekiği gibi. Bu dev etkinlik merkezinin içinde Red Bull uçakları ile Formula I araçlarını görüyoruz. Artı sanat galerisi, bar, lounge ve her hafta başka bir ülkeden gelen ünlü konuk bir şefin yemeklerinin sunulduğu gurme restoran ile burası çok ayrıcalıklı bir kompleks. Burada birlikte içtiğimiz son ve çok zevkli kahvenin ardından doğru havalimanına... Salzburg büyüleyici bir şehir ama ayrılık zamanı. Ve Yaprak Renda ile vedalaşma! Bana kalırsa bu seyahatten geriye kalan çok hoş an’lar, anılar, deneyimler olsa da en kıymetlisi -Viyana’da yaşıyor, çalışıyor olsa da Yaprak Hanım da dahil olmak üzere- kalbimin içine giren yepyeni kalpler…




HÜLYA'LI KARELERLE SALZBURG GEZİSİ

Yazının başındaki galeride yer alan fotoğrafların neler anlattığına dair ipuçlarını paylaşmak isterim sizlerle... İlk beş fotoğraf Mozart Dinner Concert’a ait mesela. İkinci beşte konakladığımız Hotel Radisson Altstadt var. Sonra da yine beş beş gitmek şartı ile sırasıyla ünlü Getreidegasse Caddesi; Mozart’ın doğduğu ev-müze; Salzburg eski şehir tarafı; Rezidans Salzburg ve Salzburg Katedrali; fünikülerle çıktığımız kale; Salzburg Kalesi’ndeki tırmanışlarımızda gördüklerimiz ve inişteki konser; akşama doğru Salzburg ve kötü ruhları kovmak üzere yapılan hem eğlenceli ve bayağı gürültülü hem de zombilerin ellerindeki kamçı benzeri şeyler size denk gelirse canınız yanacak diye kaçıştığınız heyecanlı bir koşturmaca “Devil Run” sonrasında Restaurant Mönchsberg 32; sabahında otelimizden gerçek Mozart çikolatası tanıtımına, öğlen meşhur K&K Resaurant, akşam Restaurant Steglkeller’da tattığımız geleneksel Avusturya lezzetlerinden örnekler, son günümüzde Tuz Madeni’nden enstantaneler; Gössl Gwandhaus, Hellbrunn Chrıstmas Market; Hangar 7, son kahve ve veda!

YAZININ FOTOĞRAF GALERİSİNE ULAŞMAK İÇİN TIKLAYINIZ...



Bu Makale 22.12.2014 - 09:10:43 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
  • kerem gürsoy 02.01.2015 - 12:52

    Hülya hanım arşivimizde saklanacak türden muhteşem bir yazı olmuş.. ellerinize sağlık..

  • peyman 26.12.2014 - 09:49

    Ne kadar güzel anlatmışsınız Hülya Hanım Şehri yaşadık adeta. Anlatımınız rehberliğinde gitmek çok daha keyifli olacak. Kaleminize sağlık

  • selda alemdar dincer 25.12.2014 - 12:32

    bene bu ayın 26sında gidiyorum ... senin bu yazını hemen bastım okuaacağım. Sağolasın ellerine sağlık :)

  • ayla 24.12.2014 - 08:28

    Yazıyı okuyunca kesinlikle bu şehri görmek istediği uyandı kaleminize sağlık Hülya hn. Yazınız ve fotoğraflarlar harika

  • müge ay 24.12.2014 - 04:48

    Sevgili Hülya muhteşem bir anlatım hepbirlikte gezdiğimiz için kaleminden dökülenlerle, eminim herkes de bizlerle Salzburg şehrini gezmiş gibi hissedecektir

En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.