Serdar Sağlamtunç / FCSI

Potansiyel ile iktidarsızlık arasındaki çizginin sınırı

Potansiyel, kullanılmaya hazır olan güç ve iktidar sahipliğini anlatan hoş bir sözdür. Yüklenen anlam farklı çağrışımlara doğru yönelme tehdidine sahip olsa da içinde barındırdığı nitelikler onu daha iyi anlamaya olanak verebilir.

Şimdi sıra ile potansiyeli tanımlayan unsurları gözden geçirmeye çalışırken bu anlamın ilişkilerine de bakalım. Çünkü yaşadığımız zaman dilimi ilginç bir şekilde illüzyona dönük olan yüzü ile müthiş değişimler ve aldatma usullerini devreye sokmuş durumda. Öyle ki bu toz duman içinde oluşturulan sis her şeyin üstünü örtecek kadar büyük etkiye sahip. Bunu anlamanın tek yolu ise eldeki verileri önümüze koyarak ciddi bir analiz yapmaktan geçiyor. Zaman alıcı ve objektif sonuçların ortaya çıkması ile bazı çevrelerin sıkı eleştirisine neden olan bu tip çalışmalar yıllar sonra kendini ispat etme özelliğine sahiptir.

O halde başlayalım. Çevremizde gelişen ve gelişmeye gebe olan büyük bir kültürel ve insani erozyon dikkatinizi çekiyorsa bu satırları daha iyi anlamanız olasıdır. 21.yüzyıl bilgi çağı ise her konum ve her ortamda mevcut olan iletişim eksikliği nasıl tarif edilebilir? Herkes tarafından kullanılmakta olan hızlı iletişim araçları neden ortak bir birlik bilincini oluşturmuyor da bencil ve azgın bireysel tahakküm özel bir ilgi çekiyor? Bugün elimizde olan bilgi ve donanımla kolaylıkla çözülebilecek sorun olarak ortaya atılmış çözüm bekleyen denklemler nasıl çözülmüyor? İnsanlık dünyanın sonu olarak dinler tarafından tasvir edilen oluşuma yaklaştığı için mi herkes duyarsız ve ilgisiz görünmektedir? Yoksa bu aşamada artık yapılacak hiç bir şey kalmadı, biz de zilleri çalıp oynamaya bakalım dürtüsü müdür?

Dünya gelişimine devam ederken insanoğlu senkronu kaçırmış gibi görünüyor. Belki de bilimsel olarak ele alınan ancak sonuçları açıklanmayan bir uyumsuzluk tüm yaşananların sorumlusudur. Çünkü inanç ve politik söylemler dibe vurmuş durumdadır. Örnekler o kadar çok ki, insanlar artık bunlarla uğraşma yerine koltuğunda oturup cam ekrandan kendisine sunulan görüntüleri tiksinerek seyretmekte ancak bir şey yapma erki olmadığını düşünerek dibe batmaktadır. O halde insan özünü öne çıkartan vicdan ve özgürlüğüne uygun usullerin derhal uygulamaya konması gerekmektedir. Evrende mevcut olan zenginliklerin kişisel hırs ve ihtirasla azınlığın elinde silah olarak kullanılması mutlaka hepimizin ciddi olarak değerlendirmesi ve dile getirmesi gereken önemli bir konudur. Artık her bireyin bu zenginlik üzerindeki hakkı alması dünyaya denge getirecektir. Din uğruna kafa kestiğini iddia eden ilkel düşünce arkasında kişisel zenginliğin yattığı açıktır. Resmi rakamlara göre 17,7 trilyon USD borç içinde olan ABD yanında AB birliğinde başı çeken ülkelerin her birinin 4-5 trilyon USD borcu, insanlığın sadece para ölçekli ele alındığı, yaratan tarafından hediye edilen insan canının bile hiçe sayıldığı ortadadır.

Çözüm bugüne kadar geçerli olan yönetene verilen büyük ayrıcalıkların toplumları oluşturan bireylere verilerek daha küçük ölçekli yerleşim birimleri kurulması olarak planlanmaktadır. Fütürist bir yaklaşım dünyadan para ve politikanın kaldırılması ile sorunların çözüleceğini öngörmektedir. Politika ile silah da ortadan kalkacağı için insani dengeler oluşacaktır. Bu gerçekleştiğinde evrendeki zenginlikler tüm yaşam formları ile uyum içinde kullanılmaya başlayacaktır. Bugün yaygın ve geçerli yönetim tarzı olarak dayatılan korku ile baskı kurma gelecekte sevgi ile bağ kurmaya dönüşecektir. Bu geçiş için insanların farkındalık düzeylerini artırmaları gerekmektedir. Oldukça kolay ve basit yöntemleri olan bu çalışmalar yayıldıkça insanlar yaşamda neleri ıskaladıklarını da kolaylıkla algılayacaklardır.      
 
SADECE POTANSİYEL İLE BİR ÇÖZÜM VEYA BAŞARI SÖZ KONUSU OLABİLİR Mİ?

Potansiyel her canlı form içinde var olan ve sonsuza kadar devam eden bir özelliktir. Bunu bireysel ve toplumsal olarak kullanmak ilerlemenin yoludur. Buna göre algılarımızı değiştirme zamanının gelmiş olduğunu fark etmeliyiz. Aşağıda vereceğim örneklerin irdelenmesi çözümü işaret eder özelliktedir.

Turizm için sadece tesis inşa etmek, yatak sayısını yüzbinlerce artırmak turizm sorunlarını ele almadan ilerlemeye çalışmak ne anlama geliyor? Doğa-tesis-kazanım eşkenar üçgenini ele almadan doğayı ÇED raporlarını hiçe sayarak katlederek turizm gelişmez, sayı büyüse bile kazanım ortaya çıkmaz. Bu kısır döngüden bakalım nasıl ve ne zaman çıkabileceğiz? Mevcut yapı ve kafa ile sonucun parlak olmadığı ortada. Topyekûn bir düzelme ve yeniden yorumlama gereklidir. Ne dersiniz?
Orman alanları süratle tüketilirken, orman arazileri betonlaştırılırken hatta zeytinliklere bile tecavüz başlamışken, sevgili Hayrettin Karaca tarafından anlatılmaya çalışılan çölleşme etkisi hızla ilerlerken neden hepimiz sessiz kalarak beton üzerine dikilen çiçeklere övgü diziyoruz da doğalın talanına dur demek için yerimizi almıyoruz? Ülkemizde doğa tahribatı sansürlendiği için sadece seyahat ederken neler yapıldığını üzülerek görüyorsunuz ki bu durum her şeyin bittiği noktadır. Bunun tam tersi olan olabildiğince ağaçlandırma yapılması gerekmektedir. Yer üstü zenginliklere göz diken vahşi kapitalizm yer altına ne kadar zarar verdiğini göstermez. Bu durum doğa ile yakın ilişkisi olması gereken turizmci ve yan sektör paydaşlarını ilgilendirmelidir. Peki, ne zaman?

Su yaşam formlarının %70 oranını teşkil eder. O halde su olmazsa yaşamın sona ermesi önermesi doğrudur. Dünyada su çok bol miktarda var mıdır? Dünyanın %70 oranı su olmasına rağmen nitelikli yani insanın kullanımına uygun su sadece binde 3 seviyesindedir. Bu suyun bilincinde miyiz? Henüz sadece seyrediyoruz. HES ve nükleer projelerine karşı çıkan yerel cesurlar içgüdüleriyle ne olacağını gördükleri için itiraz ediyorlar. Bilimsel olarak da aynı sonuçlar ortada. Peki, bu hoyratlık inadı neden?

Büyük şehirlerde oluşturulan iki meslek son yıllarda büyük patlama yapmış durumda. Bunlardan birisi “vale” tabir edilen park yeri olmadığı halde oluşturulan eğlence yerlerine araç park eden insanlar. Normal şartlarda şehir planlaması yapılmış olsa ticari mahallerin park mecburiyetleri böyle bir ortamı yaratmayacaktır. Diğer meslek ise “oto yıkama” istasyonları. Şehirler o kadar pis ve toz içinde ki araç sahipleri yıkama hizmeti almak durumunda kalmaktadır. İstanbul için günde 1 milyon aracın 500 lt iyi su ile yıkandığını hesaplarsanız buna ne baraj dayanır ne de rezerv. Refüjlere bitki dikerek, bitkileri sularken yola taşan suların araçları kirlettiğini göremeyen gözler için ne söylenebilir?           

POTANSİYELİ BELİRLEMEK İÇİN BAŞVURULACAK KAYNAKLAR NELERDİR?

Strateji – Eldeki zenginliğin kullanılma yöntemlerinin bütünüdür. Uzun erimli planlama zorunludur.

Entelektüel birikim – Eğitimin meyvesi olan düşünsel ve eleştirel uygulama yöntemlerinin tümüdür.

Kazanım – Yapılacak planlamalarda odak noktası olarak belirlenmesi gereken en önemli unsurdur.

Güvenilirlik – Çalışmaların doğru ve bilimsel zemine oturmuş, elle tutulur sonuçlarını işaret eder.

Verimlilik – Her türlü çabanın nasıl, neden, hangi yöntemle, ne için, kim için yapıldığını irdeler.

Rekabet – Birden fazla çözümlerin yarışmacı ve ileriye götürücü çalışmalar ile desteklenmesidir.

Tasarruf – Yöntemlerin belirlenmesinde etken olması gereken adeta odak noktası oluşturan çalışma.

Kalite – Olmazsa olmaz bir düşünce yapısı ve uygulama pratiğine işaret eden çalışmaların tümüdür.

Esneklik – Gereksinimlerin farklılık gösterebileceğini öngören akılcı yaklaşımları içinde barındırır.

Çeviklik – Kullanılacak yöntemlerin zamanın hızına ayak uyduracak özellikte oluşmasının hedefidir.

Estetik – Her çalışmada o fikrin yapısını geliştiren ve ruhuyla uyum sağlayan vazgeçilmez olgudur.

Renklilik – Algının iyileştirilmesi yanında albeni oluşturan, tonlamalarla ruhun okşanması işleridir.

İcat – İlerlemeye koşut her alan ve konuda farklı açılardan bakarak hayatı kolaylaştıracak çalışmalar.

Yenilik – Eskinin hantal yapısından kurtularak her nefes gibi yeniden oluşuma izin vermektir.

Öğrenme – Eldeki ile yetinmeden insanlık adına nelerin yapıldığını ve yapılması gerektiğinin sentezi.

Sosyal sorumluluk – Her düşüncenin oluşumunda odak noktası özelliğini taşıyan sistem birliğidir.

İlişkiler – Kuvvetlendirilmesi gereken, ortak bağ kurmaya açık olması gereken etkileşim usulleridir. 

Dinamizm – Yapılan projelerin uygulama aşamasında elde edilmesi hedeflenmesi unsurların bütünü. 

Metotlar – Çalışmalarda yön gösterici olacak kuramsal dizinlerin bir araya gelerek oluşturan format.

Yeterlilik – Başarılı bir çalışma ortaya çıkabilmesi için katılımcıların sahip olması gereken birikimler.

Doğa – Projenin en fazla dikkat ve itina gösterilmesi gereken unsurlarından önde gidenidir. 

Kavramlar – Bir toplumda ortak duyguların ifadesini belirleyen yazılı ve sözel değerler bütünü. 

Gelecek planları – İlerlemeyi tetikleyecek deneyim, görüş, düşünce ve teorilerin kâğıda dökülmesi.

Bilgi – En çok gereksinim duyulan, herhangi bir işe başlama ve ilerleme yönünü belirleyen birikim.

Paylaşım – Çoğaltılması istenen niceliklerin etkileşimle bir sinerji yaratılmasına dönük girişimlerdir.

Ortak dil oluşturma – Tehlikenin farkına vararak onu tam olarak tanımlayan sözcükleri kullanmaktır.

Dünyaya nasıl geldiğinizi hatırlayın sonra elinizde olan potansiyelle neleri yapmadığınızı!

Bu Makale 13.10.2014 - 10:01:45 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
  • Şuayyip Tatlıcı 29.09.2014 - 08:52

    Serdar bey gerçekten mükemmel bir yazı kaleme almışsınız. Bazen gerçekleri insanların suratına çarpmak lazım. Kısa vadeli kalkınma ve kar uğruna uzun vadede dünyayı yok eden, yaşanmaz hale getiren bu yapıya itiraz etmek gerekiyor. Her ne olursa olsun, bilimin ışığında yürümek zorundayız. Güzel yazınız için tekrar teşekkürler...

En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.