Normalleştiremediklerimizden misiniz?

“Hiç hata yapmamış bir insan yeni bir şey denememiş demektir” Albert Einstein

“Normal” kelimesinin Türk Dil Kurumunda (TDK) tanımlanan açıklamasını araştırdım.

“Sıfat” olarak anlamı: Kurala uygun, alışılagelen, olağan, düzgülü, aşırılığı olmayan, uygun.

“İsim” olarak anlamı: Aşırılığı, eksikliği ve taşkınlığı olmama, ortalama durum

“İsim” (matematik): Bir eğrinin bir teğetine değme noktasından çizilen dikme

Tanımdan yola çıkarak bakarsak, kurallara uygun ise, herkes tarafından kabul ediliyor ise, rutinde yapılıyor ise; davranış, tutum ve karakter olarak “normal” karşılıyoruz. “Normal” kelimesini çok pozitif yansıması olduğunu varsayarsak; nerede kullanırsanız, kullandığınız şekle bir olumluluk kattığını anlayacaksınız. “Normal, davranışları var”, “Normal, bu gidişat”, “Normal değerlerde olan ekonomi”, “Normal, hava değişimi”. Hepsinde olumsuzu olumlu yaptı.

Benim düşünceme göre ise; olumsuz gözüken her şeyi sıradanlaştırıp, olağan bir duruma girme halini yaratıyor.

Bu sefer; TDK’ya “Anormal” kelimesi için baktığımızda:

“Sıfat” olarak kullanılır ise: Genel olana, alışılmışa ve kurala aykırı olan, normal olmayan, düzgüsüz (Durumlar); dengesi yerinde olmayan, davranışı bozuk olan, deli, sapık (İnsanlar)

Karşıt anlam taşıdığı için otomatik olarak negatif bir yaklaşım ile olumsuz olarak tanımlanıyor “anormal”. Burada dikkat eder iseniz; tanımda yer alan “genel olana, alışılmışa ve kurala aykırı” ifadeleri ile bilinmeyene kapanma ya da kabul etmeme yaklaşımı gösterilmektedir.

Öğretilerin hayatımızda çok önemli bir yeri olduğunu daha önce yazmıştım. Öğrenmek isteyen için öğrenilecek çok şeyin olduğunu da ifade etmiştim. Ama gel gelelim ki; neyi öğrendiğiniz ve nasıl öğrendiğiniz daha bir önem kazanmakta.

“Her şeyi Normalleştirme” alışkanlığı edinilmiş. Turizm ile ilgili olan “normalleştirmeyi” Sevgili Arkadaşım, Turizm Güncel Yazarı Emir Hepoğlu çok güzel kaleme almış. Hepinizin okumasını tavsiye ederim (http://www.turizmguncel.com/makale/adetten-m1448.html).

Benim bu yazımda size kısaca normalleştirerek neyi kaybettiğimizi hatırlatmak istedim. Kuralları koyan, esneten, sonra tekrar koyan yeniden insan değil mi? Batı yaklaşımında bir yasa veya tebliğ çıkardıktan sonra yıllarca üzerinde çalışıyor ve yeniliyor. Biz ise bir karar verilince onu uzun süre uygulama, hatta onu savunma görevi üstleniyoruz. Bu ise “normal” kabul edilen çerçevede akla yatkın ve “böyle olması lazım, çünkü normali budur” telkini ile yapılıyor. Ama hiç kimse “normali nedir?” sorgulamıyor. Benim müdürüm söylediyse, arkadaşım, öğretmenim ben kabul ederim, çünkü onlar böyle yapıyor ise: “normal” bir davranış demektir.

Eğer hayatınızda bir şeyleri normalleştiriyor ya da normalleştirme çabası içinde iseniz; size çok kötü bir haberim var. Siz hiçbir zaman Girişimci ve İç Girişimci olamayacaksınız.

Çünkü amacınız hep kurala uygun, alışılagelen, olağan, düzgün, aşırılığı olmayan, uygun kabul edilen şeyleri yapmak, iş ve özel hayatlara sahip olmak ve idame ettirmek olduğundan; genel olana, alışılmışa ve kurala aykırı olan, normal olmayan, düzgün olmayan her şey size ters gelecek, kabul etmeyeceksiniz ve hayatınızda olmasını reddedeceksiniz. Ne zamana kadar? Birileri o anormal denilen şeyi sorgulayıp, irdeleyip, inceleyip; sonra da toplum geneline olağan bir durum yani “NORMAL” olarak yayana kadar.

İşte tam bu noktada bu kişiler gittikçe yok olmaya başladığı ve artık her şeyi normal görmeyi bile normal karşılar olunduğundan, bu iki kavramı ve anlamını hatırlatmak istedim. Girişimciler en fazla ihtiyacımız olan kişilerdir. Her şeyi normal kabul eden ve öğreten bir yapının bizi gelecekte daha iyiye taşımayacağı çok net görülmektedir.


“Benim söylediğimi yap, yaptığımı yapma” ifadesini duyarak büyüyen gençler arasında iki farklı grup vardır; bir grup aynen söyleneni yapar; diğer grup ise söyleyeni sorgular (sen yapınca oluyor, ben yapınca neden olmuyor?).

Gençlerimizi yetiştirirken, daha risk alan, sorgulayan, geleceğe doğru bilgilerle yetişen bireyler olmaları için gelin onları yönlendirelim. Siz ne verirseniz genç beyinler onu alır ve uygularlar.

Yetiştirdiğiniz her çocuk (kendi çocuğunuz olabilir ya da olmayabilir), öğrenciniz, çalışanınız, etrafınızdaki gençler (yeğenler, kuzenler, arkadaşlarınızın çocukları) kısaca ulaştığınız ve bir şekilde, bir neden ile hayatlarına dokunduğunuz ya da danışman görevi üstlendiğiniz her bireye doğruları araştırıp öğrenme isteği, arzusu ve yeteneğini aşılayın.


Kişilerin çocukluk yaşta öğrenme çevrelerinin onlara doğru ve yanlış ayrımlarını, duyguları ile baş edebilmelerini öğreten ve bilgiyi benimseyerek öğrenmeleri sağlanan durumlarda girişimci sayısının artması beklenebilir. Girişimcilik kültürünün gelecek nesillerde gelişebilmesi için “normal” kavramının onlara çok doğru ve net bir şekilde aktarılması lazım.

Türkçe eski deyimlerden iki tanesi çok sık kullanılır oldu bu anlamda: “Eski köye yeni adet getirme” ve “icat çıkarma”. Yaşça büyük ve belli hâkimiyeti (maddi) elinde tutan büyükler; yıllarca gençlere bir şey yapmak, yenilik yaratmak istediklerinde; onlarla nasıl baş edebileceklerini bilemeyerek, engelleme ve vaz geçirmeye çalışmayı tercih etmişlerdir.

İşte bu yüzden “Ben girişimci olacağım!” diyen gençlere neredeyse rastlamaz olduk. Biz girişimciliği normal kabul ediyor muyuz? Bence bütün mesele bu!!!!

DİP NOT: Yazılarımın altına yorum yazan, katkıda bulunan, eklemeler yapan, fikrini paylaşan herkese teker teker çok teşekkür ederim. Hepsini okumak beni çok mutlu ediyor. Düşüncelerinizi, eklemek istediklerinizi lütfen paylaşın. Bu fikirleri ne kadar çok çoğaltır ve zenginleştirebilir isek o kadar çok bilgi bırakabiliriz geleceğe.

Bir sonraki yazımda görüşmek dileğiyle…


Bu Makale 14.12.2015 - 10:13:14 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
Henüz yorum yapılmadı.
En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.