Mustafa Kartopu

EMITT 2011’den İzlenimler

Biz, turizmciler için orada bulunmak adeta bir mecburiyet.
Mesafe de oldukça uzak. Taksim’den Beylikdüzü’ne fuara ziyaretçi olarak gitmek bütün bir günü harcamak, aynı gün şehir içinde başka randevu, görüşme yapmamak demek. Ben de öyle yaptım. 10 Şubat Perşembe gününü EMITT’e ayırdım. Yerli, yabancı randevu taleplerini aynı güne topladım. İki turizmci arkadaşımla beraber sabah yola düştük.

Ziyaretçi otoparkına en yakın bir kapıdan gireceğiz. Burası 7 no.lu hole giriş. İlk izlenimim, kendimi yeni bitmiş bir inşaat alanına giriyormuş hissettim. Kaldırımın üstünde yerde duran portatif bir merdiven… az ilerde rastgele atılmış kovalar, bidonlar… daracık bir giriş holü… kapıyı itiyoruz açılmıyor. Yanılmışız, çünkü kapı kolu, kapının açılan kanadında değil de sabit kanadında… giriş kartı almak için bekleyen ziyaretçiler… biraz da ne yapacağını bilmez bir halde kendi aralarında konuşan, asık yüzlü,  şaşkın ifadeli görevliler… amatör bir görüntü…

önümüzde bekleyenlerin işlemleri bitmek bilmiyor… davetiyelerimiz yanımızda… ayrıca profesyonel ziyaretçi kaydımızı internet üzerinden yaptırmışız… güvenlik görevlisine “acelemiz var, açılışa törenine yetişmemiz lazım, önümüzdekilerin işi uzadı, galiba sorunlu bir durum var, biz geçelim buradan vs” diyoruz… inandırıcı oluyoruz… önce bizi süzüyor… ayrıcalık yaparsam acaba tepki alır mıyım gibisinden sağına, soluna bakınıyor… herkes kendi derdinde… kimlik sormak, üst aramak, çanta kontrolu vs hak getire… peki buyurun diyor ve biz kendimizi içerde buluyoruz. Niye biz girebildik de, başkaları orada bekliyor? Belli değil. Becerebilirsen… Daha ilk adımda içimi sıkıntı kapladı.

7, 8 ve 9 no.lu holleri geçerek açılışın yapılacağı ana binaya varıyoruz. Bakanı karşılamak üzere bekleşen zevat… kırmızı halı… güvenlik, polisler… her şey tamam… buraya kadar isim kartımız olmadan geldik, ama daha sonra bize sıkıntı olmasın düşüncesiyle, isim kartımızı almak üzere bankolara yaklaşıyorum. Karmakarışık kuyruklar oluşmuş. Genç bir görevli soruyor: “Standınız mı var, ziyaretçi misiniz?” Ziyaretçiyiz, diyorum. “O zaman kayıt olacaksınız, giriş ücreti 20 TL’dır” diye ezberini tekrarlıyor. Bir tarafta kuyruklarda bekleşenler varken, önünde hiç kimsenin olmadığını gördüğüm bir görevliye hızla yöneliyorum. Kartvizitimi veriyorum. Kaydımı internetten yaptırmıştım. İsim kartımı verir misiniz, diyorum. Tabii derhal, diye cevap veriyor. İnanamıyorum. Saniyeler içinde kartımı yakama takıp ana binaya giriyorum.

Arkadaşım yanıma geliyor. Yahu senin durduğun bankonun üstünde “International Visitors” yazıyor, sen uluslar arası ziyaretçi misin? Diyor. Bana ne, ben becerdim isim kartımı aldım ya…

Düzeni sağlamak adına bankoların önünde, sıraları belirleyen ayırıcı kordonlar olması lazım. Hadi o yok… O zaman birinin aklına gelip, bekleyenleri nispeten boş bankolara yönlendirmesi gerekmez mi? Kim kime, dum duma… Sen akıl edeceksin, uyanık olacaksın! Bu gibi fuarlarda girişin tek yerden yapılması gerekir. Yeterince geniş bir ana giriş holü ve beklemeyi minimuma indirecek sayıda donanımlı kayıt bankoları ve tabii sıkı kontrol şarttır. Olması gereken budur.

Başlıyoruz standları gezmeye… tanıdık yüzler, meslektaşlarımız, arkadaşlarımız… keyfimiz yerine geliyor. Elinde optik okuyucu olan bir görevli birden yanımıza yaklaşıyor. “İzninizle isim kartınızı okutabilir miyim? Diyor. Elbette diyoruz şaşkınlıkla… O sırada birçok kişi yanımızdan geçip gidiyor, isim kartları okutulmaksızın. Niye bizim isim kartlarımız okutuldu da, başkalarının okutulmadı? Üstelik salonun içindeyiz artık, tam kapı girişinde bile değiliz. Çok gülüyoruz. Bu durum, gün içinde birkaç kez,  adeta görevlinin aklına geldiği zamanlarda ve gözüne kestirdiği kişilere tekrarlanıyor. İsim kartlarındaki barkodun işlevi nedir? Kontrol, niçin ana girişte herkese uygulanmıyor da salonun ortasında rastgele yapılıyor? Bu sağlıksız uygulama ile neyin hesabını, istatistiğini tutacaksınız? Çıkan rakamlara ne kadar güveneceğiz? Anlaşılır gibi değil.

Açılış töreninin yapılacağı salona çıkan yürüyen merdivenlerin yanında ve üst kat fuayenin aşağıya bakan kenarında parlak, metal tırabzanlar var. Onların üstüne beyaz ve portakal rengi tüllerden iri fiyonklar yapılmış. EMITT’in rengi portakal ya… Güya dekor… Ne gerek var? Basit, sıradan bir düğün salonu havası vermiş. Orası profesyonel bir etkinlik alanı. Böyle ucuzluklara hiç girilmese daha iyi.
Kayıt işlemlerindeki aksamalar aynen güvenlikte de var. Güvenlik hiç mi hiç etkin değil. Çok zayıf. Arkadaşımızın elinde valizi var. Fuardan sonra akşam oteline giriş yapacağı için yanına almış. “Valizimi vestiyere bırakıp geleceğim. Davetiyem var, fakat isim kartımı henüz almadım. İki kez giriş, çıkış nasıl olacak?” diye soruyor.

Güvenlik görevlisinin cevabı şu: “Sen gir abla, ben seni tanırım.” Gülmekten öldük. Demek ki vestiyerlerin yeri yanlış! Fuar alanına, hollere girişten önce olması lazım. Kişi gelecek önce kaydını yaptıracak, isim kartını alacak. Sonra yanında taşımak istemediği giysi ve eşyasını vestiyere bırakacak, fuara girecek.

Yorulduk. Atrium Café’de oturup bir şeyler yiyelim, içelim dedik. Hava açık, güneşli. Sigara içenler dışarıdaki masalarda oturuyorlar. Dikkatli bakıyorum etrafa. Peki ama, Café’nin açık mekanı tamamen dışarıya açık. İçerden dışarıya çıkıldığı gibi, otoparktan gelip oradan direkt içeriye girmek de mümkün. Nerde kaldı kapı, güvenlik, isim kartı vs? Ben mi yanılıyorum?
Bizim en çok vakit geçirdiğimiz 1, 2, 3 ve 7, 8, 9 no.lu hollerin zeminlerinde yer yer çöküntüler, çıkıntılar, düzensizlikler, oynamalar var. Üstünde halı olduğu için göremiyorsunuz, fakat her an ayağınızın takılması mümkün. Gizli bir tehlike yaratıyor. Bazı yöresel stantlarda dekor amaçlı yere serilen halılar, kilimler de keza… Bunların da dikkate alınması, zaman içinde kullanımdan doğan, binaya ait sıkıntıların hemen giderilmesi, stant sahiplerine de özellikle kalabalık saatlerde insanın ayağına dolaşan halı ve kilimler konusunda uyarı yapılması şart.

Belki bu adam da ne kadar takıntılı diyeceksiniz benim için… haklısınız! Organizasyonla, yerleşimle, genel düzenlemelerle ilgili konulardan fuarın içeriğine ve sektörel konulara gelemedim. Ama bunları da birinin söylemesi lazım değil mi? Görmezden mi gelelim? 15 yılda 2.000 metrekareden 35.000 metrekareye ve yüzlerce katılımcıya, binlerce ziyaretçiye ulaşma başarısını gösteren ve dünyanın 6. en büyük turizm fuarı kabul edilen EMITT’i ister istemez yurt dışındaki benzer örnekleriyle karşılaştırıyorum ve artık mükemmeliyet arıyorum. Sektörümüzün bu en önemli etkinliği ile gurur duyuyorum. Düzenlemede emeği geçen herkesi candan kutluyorum.

Nice yıllara ve daha büyük başarılara diyorum.

Bu Makale 23.02.2011 - 08:31:36 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
  • Esma Cakici 14.02.2011 - 12:33

    Mustafa Bey; Oncelikle bu konuyu ele aldiginiz icin sonsuz tesekkurler. Katilimcilarin cok iyi olmasina ragmen; fuar alaninda olusan bu aksakliklar isverenleri ve ziyaretcileri olumsuz yonde etkiliyor. Nasil mi? Mesela ben cogu zaman onume bakarak yurudum; dusmekten korktugum icin. Su konuya deginmek istiyorum. Bazi standlar malesef iyi bir konumda yerlestirilmemisti. Bu durum ziyaretcilerin rahat hareket edememelerine yol acti. Sektorle ilgili goruslerinizi sabirsizlikla bekledigimi belirtir; iyi calismalar dilerim.

En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.