Serdar Sağlamtunç / FCSI

Düşünen sistemler

Dünya son hızla bir yerlere doğru kaydırılıyor, acaba bunun farkında mısınız? Tarih ile yakınlığınız varsa, geçmişte olanlardan gelecek için çıkartım yapabilme melekesine bir nebze sahipseniz belki de kalın ciltler halinde okuyup anlamaya çalıştığımız eski dersler bizlere bir şeyler anlatacaktır.

Burada yeri gelmişken “tarih anlaşılsa tekrar etmezdi” lafının ne büyük anlamı olduğunu da sorgulamalıyız. Daha önceki bir yazımda değinmiştim, bugün küresel sistemi kontrol eden yöneticiler kendilerinin sürekli kazanacağı sistem böl, parçala ve yönet tarzını benimsemiştir. Bu görüşe karşı olarak hiçbir şey geliştirilmediği için tüm dünya bir eziklik ve karamsarlık içine girmiş ve sorunları görmezden gelmeye odaklanmıştır. Hemen sigara karşıtı kampanyaların nasıl başladığını, neden hiç kimsenin anlam veremediği boyutlara ulaştığını ama bunun yerine uyuşturucu kullanımının yayılarak dünya çapında artmasını bir düşünün.

Bir kıvılcım çaktıysa, biraz daha düşünmekte fayda var. Neden bu davranışlar arasında kopukluklar var ve birbirine 180ᵒ zıt olmasına rağmen kimseden çıt çıkmıyor? Belki biraz daha ilerlemeliyiz. Neden fosil yakıtlar savaşımı devam ederken, ABD petrol kuyuları için bölge halklarını sefil etme modeli sözde ileri ülkeler tarafından taklit edilmekte olmasına rağmen ABD her yıl 3 milyon evi güneş enerjisi ile aydınlatacak ve ısıtacak programı yürütüyor? Petrol savaş getirdi, doğal gaz komşulukları dağıttı, nükleer baş belası peki kaya gazı nedir? Düşünsenize, birkaç gram altın için ülkenizin dağları ve ormanları talan edilirken toplum sessiz ve tepkisiz!

ESKİ DEĞERLER ÇÖPE ATILMIŞTIR
 
Yanıt çok basit ancak doğru pencereden bakabilenler ancak bunu görebilirler. Sistemi bir bütün olarak ele alıp, sonra onu parçalara ayırıp bu parçalardan daha verimli bir sistem oluşturma kurgusu tam bir aldatmaca olmasına rağmen geri kalmış ülkelere “gelişen pazarlar” olarak bir kulp uydurulmuş onlar da ne olduğunu anlamadan küresel güçlere boyun eğme rızasıyla kendi günü gün etmektedir. Buna milli ve gayri milli her türlü STÖ ve kurum dâhildir. Örneğin tenekeden makine imal eden sanayici(!) kendini dünya imalat şampiyonu olarak görerek sisteme su taşımaktadır. Aslında kendisi de çok iyi bilir ki, bir aracı imal etmekle o aracın tüm parçalarını ayrı olarak alıp birleştirmek arasında çok fark vardır. Bu fark maliyet, yönetim, kalite aşamalarında her basit göz tarafından görülür. İşin ahlak kısmı burada devreye girerek tüm topluma yayılır. En baştaki her türlü yağma yöntemi ile kendini sağlama alır ve bu yöntem kademe ve aşamalarla aşağıya doğru ilerler. İşte bir bütün parçalara yarılmış ve her parça kendine özgü bir sistem haline gelmiştir. İşin ilginç olan kısmı, bu küçük birimlerin yozlaşma sonucu tekrar birleşme kabiliyetlerini kaybetmeleridir. Yine dikkat çekelim, bu aşama işin en kolay kısmıdır çünkü ufak sistemler birbirine sadece çıkar ilişkileri ile bağlantılıdır. Artık bütün olmak, bir araya gelmek, birlikte iş kotarmak, el ele vermek gibi eski değerler çöpe atılmıştır. Her şey haraç mezat bir değere sahiptir. Bazı filmlerde gösterilerek beyin yıkanan sahneler hiç dikkatinizi çekti mi? Parası olan biri gelir ve misafir olduğu evi satın alır veya arabaya uçuk bir bedel biçer veya diğer bilinen değerleri paraya tahvil eder. Verilen imaj paranın her şeyi satın alabileceğidir. Peki, öyle mi?
 
 
Az gelişmiş ülkeler bu sıfatın taşıdığı anlamla eşdeğer davranmaya yönlendirildiği için bunu bir marifet kabul ederek gelişmek için önlerine sunulan modeli gönüllü olarak uygulamaya gayret ederler. Onlara gösterilen sistem kurgusunda ellerindeki varlıkların satışı, el değiştirmesi, iş sahibi iken taşeron rolü, satarak büyüyeceği yanılsamasıdır. Böylece adeta bataklığa gülerek adım atar ve çırpınmaya başladığı zaman bunu herkesin yapamayacağı fikrini savunarak battıkça batar. Eğer bu gözle bakabilirseniz aslında bataklık öncesi nelerin yapılmadığını hemen görebilirsiniz ancak o kişi veya toplum için artık çok geç olmuştur. Sonuç değişmez, kaçınılmaz ve ızdırap dolu olacaktır. Şimdi bu kadar yol almışken ortaya çıkan durum “kader” olarak anlam taşır mı? Asla taşımaz, çünkü yaşamda dualite dikkat çeker ve belki de düşünmeyi hiç aklımıza getirmediğimiz bir gün içinde güneşin doğması ve batması kadar olağan bir sistemin aslında yaşamın her yerinde mevcut olduğunu bize gösterir. Güneş doğduğu gibi batacaktır aynı insanların doğup ölmesi gibi, varsılın yokluğa dönüşü gibi, sulaklığın çöle dönmesi gibi. Tüm bunlara karşı ufak sistemlerin başarısızlığını gölgelemek ve saklamak için düşünen sistemler kavramı ortaya atılmaktadır. Çok basit bir anlatımla, insan düşünme zahmetine bile katlanmayacak ve sistemler tüm dünya dengesini kurgulayıp yönetecekler. Hem de ne pahasına, sudan ucuza. Tıpkı özelleştirme gerekçesi gibi, burada maliyet çok düşecek.
 
 
GELECEK BUGÜNDEN PLANLANIR            
 
Mühendislik uçsuz bucaksız bir bilim dalıdır ve eğitim sırasında beyinler analitik düşünce ile üretir ve üretirler. Bu bazen bir proje veya plan olabilir, çoğu zaman ise bir imalat olarak ortaya çıkar. Her iki çalışmada tüm fonksiyonlar ele alınarak sistem içindeki tüm bileşimlerin kendi yapısına uygun düzgün ve optimum çalışma ortamı yaratılır. Çünkü çok farklı birimler bir araya gelerek daha farklı işlem gören makineler ortaya çıkartılacaktır. Eğer bir bileşen uyumsuz olursa o makine asla çalışmaz. Peki, bu kadar önemli olan bir bilim dalı ve mühendislik altında yer alan değişik disiplinler pratik veya günlük hayatımıza nasıl etki etmektedir sorusunu hiç kendinize sordunuz mu? Yoksa sadece bunun getirdiği nimetlerden faydalanıp gerisini başkaları düşünsün görüşünde misiniz?
 
 
Tarihe kronolojik bir geçiş yaparsak, mühendislik çalışmalarının üst düzeyde olduğu zamanların insanlık açısından tarihin en parlak dönemleri olduğunu kolaylıkla görebiliriz. Ancak bu gelişimi sadece üretim ve yapılan işlerle değil, o işlerin yaratılması sırasında sarf edilen beyin ve bilgi gücü çalışmalarını bir bütün olarak almak gerekir. Çünkü gelişme ancak bu şekilde ortaya çıkabilir. Bir plan veya projenin tartışılması, eksik görülen yerlerinin tamamlanması ile bir eser ortaya çıkabilir. Bağnaz kafa tüm bunları ret ederek sadece bilineni insanlara sunmak ve onları köreltmek yolunu seçer. Eksik olan bir olgu veya projenin yeteri kadar tartışılmadan hemen uygulamaya konmasıdır. Bunu önlemek ve akılcı yolu seçmek sistematik düşünmekten geçmektedir. Ancak sistematik düşünce tilki kurnazlığı değil, mühendislik kavramlarının kalıcı şekilleri ile hesaba dayalı ve geçerli formüllerdir. Öncelikle bir olayı mühendislik açısından ele almanın en basit anlatımla o işi kavrama, fark etme ve analiz yetisine sahip olarak işe başlamak olarak tanımlanabilir. İşleyen bir beyin, çalışan bir kafa ve toplumsal bilinç insan sevgisi ile bir araya geldiğinde çözüm elinizdedir. Bu durumda yerçekimi dendiğinde iki kişinin aşkını göstermek için yaptığı davranış anlamı asla akla gelmez. Onun yerine diğer bilim dalları olan matematik, biyoloji, fizik, kimya, psikoloji, fizyoloji, felsefe de devreye girer ve olaylar anlam kazanır. Mühendislik olmadan bir yapının imal edilmesi düşünülemez.
 
 
Son on yıllarda mühendislik eğitimi, teknolojiye aktarımı, çalışan ve çıktının kalitesi nedense hiç tartışma konusu edilmemektedir. İleri ülkeler ile akılcı bir karşılaştırma yapılırsa mühendislik hizmet ve ürün olarak süratle geriye doğru gittiğimizi görebiliriz. Zaten imalatın yerini ithalatın alması, bina teknolojilerinin eski ve bayatlamış olması, yeni inşaatların sürekli tadilat ve yenileme çalışmaları ile desteklenmesi, kalite sorunu bu verileri doğrulayan niteliklerdir. Hizmet verdiğim alan olan otel, hastane, restoran, bar, okul ve toplu yemek üretim mutfaklarında ve çamaşırhanelerde mühendislik artık söz konusu değildir. İşte bu nedenle 5* bir otel lobisinden kafanızı uzatırsanız o günün mönüsü burnunuzda belirir. Yemek yediğiniz salondan çıkınca sinen koku bir sonraki yemeğe kadar sizi takip eder. Size hizmet eden görevliler kötü kokmaları yanında tenlerindeki terden rahatsızlıklarını size kadar aktarır. Hele yorgun geçen bir gün sonrası odanızda uyumaya çalışırken değişik yerlerden gelen ses, ışık ve hava akımları gecenizi zora sokabilir. Burada çok kısa bahsedilen detaylar mühendislik çalışması ile bahsedilmeyecek hale gelebilir. Ama bizim teknik tanımayan, para ile mühendislik ilmini bile satın alıveren, işi basite indirgeyen yatırımcı profili, tesislerde mühendislik tanımaz ve böylece bu meslek dalı sadece bir tabela olarak kalır.
 
 
Aynı kişilere bir otelde ziyafet hizmetinin nasıl yapılması gerektiği, ısıtma yeri ile müşterini bulunduğu mesafenin etkenleri, tabak ıslarının nasıl kontrol edilebileceği, ürünün müşterinin hoşuna gidecek ve tam besin değerlerine sahip olarak pişirilmesi ve saklanması gibi basit detaylar kimsenin umurunda değildir. Kirli tabak ve bardakların nasıl toplandığı, nerede yıkandığı, atıkların nasıl kontrol edildiği gibi detaylar da onarlı pek ilgilendirmez. Davlumbaz altındaki ısı üreteçlerinin nasıl ayarlanabileceği, baca gazının enerji verimliliği etkisi, iç sıcaklıkla atık ısının geri kazanımı ile elde edilecek tasarruf gibi bazı can sıkıcı detaylara da gerek yoktur. Nasıl olsa oda sayısı kadar müşteri tesisi dolduracak, her müşteri her şartta memnun olacak, doluluk hep 100 çekecek, kendi personelini yetiştireceği yerde taşeron marifeti ile giderleri düşürerek turizmi patlatacaktır. Neydi o ses, siz de duydunuz mu?        

Bu Makale 16.06.2014 - 15:51:07 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
Henüz yorum yapılmadı.
En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.