Feyzi Açıkalın

AB karşıtlığı olarak Müslüman dostu turizm

Turizm ülkenin üvey çocuğu… Hatta bırakın üvey olmayı, cami önüne bırakılıp kaçılan yavrusu…

Değeri sonradan anlaşılsa da, ona sahip çıkılmakta tereddüt edilen bir değeri. Serpilip geliştikçe elde ettiği başarıya ortak olunmak istenen ama bir türlü gerçek nüfusa yazdırılmayan; kollanmayan, yaşamı garanti altına alınmayan evladı…

Payitaht Anadolu’nun göbeğinde, kitle turizminin uğramadığı kırlık alanda kurulunca, turizm de dahil olmak üzere ülkeyi yönetmeye çalışanlar o kavruk topraklardan çıkmış. Ne yazık ki kıyı insanının, ayağı denize değmişlerin iradesi Ankara’da yeterince tecelli edememiş. Böylece beldesine ve sektöre ilişkin sorunların aktarımı ikinci şahıslarla ancak gerçekleşebilmiş…

Hükümetler oluşturulurken Turizm Bakanlığı için en başlangıçtan beri çeşitli kriterler gözetilmiş. Deyim hoş görülsün ama biraz “dış kapının mandalı” durumunda, yani partiyle organik bağı olan ama çok da karar alıcı, siyaset belirleyici konumda olmamaları istenen kişilere turizm ya da/ve de kültür bakanlığı uygun görülmüş…

Şimdi yepisyeni(!) bir bakan var… Bu, son 14 yılın AKP hükümetlerindeki yedinci görevlendiriliş… Bakan Nabi Avcı’nın AKP’deki az sayıda (ODTÜ İngilizcesi bile olsa!) yabancı dil bilen, akademik geçmişi olan, daha önce bakanlıklarda danışman olarak çalışmış bir insan olarak bir değeri var. Bir de fotografik değer olarak hiç de itici gelmeyen beyaz pos bıyığı!

Ama ne denli turizm bilgisi olduğuna dair bir kanıt yok. Milli Eğitim Bakanlığı'nın ideolojik olarak yeniden şekillendirilmesinde sergilediği yumuşak anlatım ve sakinliği ile büyük işler başardığından kuşku duyulmuyor. Böylece, Kutlu Yürüyüşteki  katkısı kanıtlanmış olan akademisyenin, turizm ve kültürü yeniden şekillendirme adına mı bakanlığa getirildiği sorusu ister istemez akıllara geliyor…

Batı ile, ister karmaşa, ister büyük pazarlık densin bir büyük bilek güreşi sürüyor. Batı da bu kavgada, ne ilginçtir ki statükocu liderlerinin tersine, halklarının giderek Türkiye’deki rejime karşı oluşan kızgınlığı ve güvensizliği ile bir şekilde taraf alıyor. Bu taraf alış ülkemizi ziyaret etmeyi erteleme ile somutlaşıyor.

Türkiye’deki siyasi rejim de, turizm mağduru olan kitleyi teselli edebilmek ve de AB karşıtlığı politikasında bir koz olarak kullanabilmek için, belki de tam zamanıdır diyerek rotasını Müslüman Dostu Turizme yöneltiyor. Daha geçen gün Kalkınma Bakanlığı öncülüğünde bu konuda bir koordinasyon toplantısı gerçekleşti. Böylece Türk turizmi  yeni bir tanımlamayla da tanışmış oldu. Artık ayrışma “ecnebi!” ve Müslüman turist boyutunda da somutlaştı…

Türkiye’nin iki güzel beldesi Alanya ve Çeşme tesettür oteli uygulamasında başı çekiyor. Alanya’da çoğu son yıllarda açılan, resmi rakamlara yatak sayısı 7.500 olarak geçen 10 otel var. Ortalama konaklama fiyatları, Batı’dan yabancı konuk alabilme savaşındaki otellerden çok daha yüksek olan bu tesisler, Alanya esnafına da bir ölçüde soluk aldırıyor.

Tesettür ya da Müslüman Dostu diye ne şekilde adlandırılırsa adlandırılsın, bu anlamdaki bir turizmin, bir ideolojinin anlatımı ve yaygınlaştırılması için araç olarak kullanılma şüphesi bile geleneksel turizmciyi ve halkı geriyor. Yeni bakanın, yalnızca sektörün büyüklerini değil, Alanya gibi içinde turizm yapılan ve geliriyle yüzbinlerce ailenin yaşamını sürdürdüğü beldeleri gerçek sorunlarıyla ne derece kaale alıp, politikalar geliştireceğini merak ediyor olacağız.

Bu Makale 16.06.2016 - 17:20:34 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
Henüz yorum yapılmadı.
En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.