Mehmet Mülayim

Zehir Zemberek, Kıbrıs Turizm’i 3 - Kıbrıs’ta personel.

Kıbrıs’ta turizmin kalkınması neden hedeflenmiş? Kıbrıslı kardeşlerimize iş imkânı doğsun, ekonomi canlansın, yabancı sermaye (Türk sermayesi) ile adaya katma değer yaratılsın, dünyada turizm ile de olsa Kıbrıs’ın tanıtımı yapılarak siyasi fayda sağlansın.

Maalesef Kıbrıs turizmi, bizim geçmişteki başarısız ve hasta politikalarımız nelerdiyse onları kopyalamış. Eksik bacaklı masa gibi, ayakta ama üzerine bir fincan koyar ya da dokunursanız devrilir. Muhteşem doğa, güzel insanlar, pırıl, pırıl temiz ülke. Turizm destinasyonu olmak için Allah her şeyi bahşetmiş, ancak bilgi ve beceriyi Allah vermez, onlara ulaşalım diye bize akıl vermiş. 

Kıbrıslı yetkililere; ‘Bu turizm hamlesini yaparken halkınızı nasıl hazırladınız?’ diye sorsak acaba ne cevap alırdık. Gazetede, TV’de konu hakkında yüzeysel duyuru ve görüş bildirimi, ‘Turizmde büyük başarılara imza attık’ söylemleri. Bunların ötesinde ne hazırlık yapılmış? Oy kaygılı, popülist, suni çabaların dışında elle tutulur ne var? Yapılan planların hangileri gerçekleştirildi? Köylerde kurslar açılmış. Pembe hayaller ile oya dönüştürme hedefli sempati sağlanmış, evet katılım da olmuş. O kurslara katılanlar neye göre seçilmiş? Katılımcılar sektöre uygun mu? Sektörün ağır koşullarında, şartlarında çalışmaya uygunlar mı, istekliler mi? Sektör o kurslara katılanlara kapılarını açmış mı? Kapılar açtırılmış mı? Katılan birkaç kişi benimle görüşmeye geldi. Hizmet sektöründe bir bardak dahi taşımamış, orta yaşlarda, kurs bitirmiş arkadaşlar. Bana, onlar kursa başlarken politikacıların, yatırımcıların gelip onlara sözler verdiklerini söylediler. Bu orta yaştaki arkadaşları nereden başlatayım? Var mı önerisi olan? Ben onları yerleştirecek yer bulamadım. 

Mesleğimiz acentesinden, oteline kadar her boyutunda İNSAN ve HİZMET odaklı bir sektör. Otelin en güzeli içinde doğru hizmetin yanı sıra göze hitap etmiyorsa sıfırdır. Hava limanında pasaport kontrolünden geçerken polis size gülümsemiyorlarsa orası turizm destinasyonu değildir. Havalimanınız yenilenecek olsa bile, şu an kullandığınız tuvaletler Türkiye’deki benzincilerin tuvaletlerinden bile kötüyse, personeli oraya sahiplenmediyse, ‘Ülkeme gelen misafirlerimiz buraları kullanacak’ diye düşündüremiyorsanız nasıl destinasyonum dersiniz? Acente rehberi yetersizse ve hizmet odaklı değilse o acente de aynen oteller gibi sıfırdır. Kıbrıs’ta yiğidi öldür, hakkını yeme; yerel acenteler misafir hizmetlerinde oldukça iyiler. Tüm bu hizmet zafiyetlerini idrak edemeyen yatırımcılar, siyasiler, bürokratlar ve yöneticiler başarıyı asla tadamayacaklar. İstedikleri kadar demeçler versinler, sanki turist getirmek için Türkiye den alınarak dağıtılan teşviklerin dışında taşın altına ellerini koymuşlar…

Turizm işletmelerinde çok önemli bir başarı üçgeni vardır. Personelini memnun edersin, personelin otel misafirini memnun eder, otel misafiri ise ödediği bedelle işletme sahibini memnun eder. Bu üçgen döner durur. Tek yerde takılırsa başarısız olursunuz. Eğer işletme sahibi çocukça bencillikle  ‘önce ben memnun olacağım ki personelimi uygun bulduğumda memnun edeyim’ derse, yanında çalışanlara, ertesi günü misafirlerin karşısına dinlenmiş, stresini atmış ve temizlenmiş çıkması gerektiği bilincinde olmadan hak ettikleri şartlarda lojman sağlayamıyorsa o zaman yandı. O personel işletmeyi asla sahiplenmez, sahiplenmesini de kimse bekleyemez. Asıl önemli olan ise o personel misafire ödediği bedelin karşılığını asla vermez. Kıbrıs’ta çoğu işletmede durum, acı ama gerçek bu.

Türkiye’de bunlar aşıldı. Yatırımcıların büyük çoğunluğu acı tecrübelerle personel sirkülasyonunun zararlarını öğrenmek durumunda kaldı. Kıbrıs’ta ise bunu yatırımcıların tümü değilse de büyük kısmı, illa acı tecrübeleri yaşayarak öğrenmek istiyorlar. Öğrenirken de para kazanacağım derken aslın para kaybediyor olacaklar. Öğrenmenin yaşı yoktur, personel öğretir. Bu arada da Kıbrıs zaman kaybediyor. Turizm Bakanlığı ve Çalışma Müfettişleri her şeyi kontrol ediyor ama çalışan insanlar medeni şartlarda yaşıyor mu diye araştırma yapmıyor. 

Personel konaklaması için minimum şartları oluşturacak standart geliştirilip uygulanması ve denetlenmesi gerekiyor. Kıbrıs’ta personeline mükemmel şartlar sunan oteller yok mu? Tabi var. Ama arada birde personeline inşaattan kalan yataklar, bitli lojman odaları, 8 kişilik yatakhanede 1 tuvaleti  olan koğuşlar veren otellerde var. Hiç penceresiz, bodrum katında havasız lojman odalarına ne dersiniz. Daha ötesi lojmanlarında yemek yapma imkânı olmamasına rağmen lojmanda kalan müdürlerinden ve eşlerinden yemek parası istemeye tenezzül edenler, su maliyeti yüksek diye personel lojmanlarında suları kesen bile var. Paraya doyamayıp personelinin kursağındaki 2 lokmaya, duş alacağı suya bile göz dikiyorlar anlayacağınız.  Tabi bu olay biraz daha münferit, ama bu münferit yanında çalışanları köle zanneden zavallıların yarattığı olaylar ve imaj tüm Kıbrıs’a maal oluyor ve kaliteli personelin Kıbrıs’a gelmesinin önüne geçiyor. Kıbrıs’ta çalışmaya gidecek olursanız personel şartlarının ne olduğunu araştırmadan gitmeyin. Mükemmel şartlar sunanların yanı sıra bir de gittiğinize pişman edecekler de var. Patronun veya Koordinatörlerin söylediğine inanmayın, önceden çalışanlara sorun.

Türkiye’de personele ihtiyacınız olduğunda ilan verirsiniz, eşe dosta haber salarsınız, bir de yöneticilerin arkasından yürüyen ekipleri vardır kısa zamanda sıkıntısız konu kapanır. Kıbrıs’ta zavallı İnsan Kaynakları Müdürleri ne yapsın?

Türkiye’den eleman getirmek istersiniz, zaten başvuru çok sınırlıdır. İşe alacağınız çalışan ile yüz yüze görüşme dahi yapmadan, yapamadan pasaport çıkartmasını istersiniz. Pasaport çıkar, çalışma iznini beklersiniz. O aralar bu işlemi yapan devlet memurları size kendi, kendilerine, gayrı resmi bir ceza verip de işlerinizi sallamıyorlarsa, sizin otelinize küsmediyse, konserlere davet ediliyorlarsa izinler çıkar. Çalışacak arkadaş uçağa atlar gelir. Sonrası ise tamamen şansınıza ne çıkarsa. İyide çıkabilir, kötüde. Kötü çıksa yazık hiç olmazsa pasaport parasını çıkartsın diyerek 1-2 ay idare edersiniz, o arada herkes iyi-kötü birbirine alışır.
Kıbrıslıları işe almak işinize gelir. Lojman istememe ihtimali daha yüksek, çalışma izini prosedürü ve maliyeti gibi sıkıntılar yok, ama sektöre uygun başvuru da yok. İş ilanı açtık, birisini görüşmeye çağıracağım aradım. Daha ilk telefonda hanımefendinin sordukları; ‘ Saat kaç ile kaç arası çalışacağım, Cumartesi ve Pazar izinli olacağım değil mi?’ Dur be kardeşim! Daha birbirimizi bile görmedik. Hadi turizm de asla öyle çalışma imkânları yok, ama daha birbirimizi beğenmedik bile. Pırıl, pırıl güler yüzlü, Kıbrıslı çalışanlarımız olmadı mı? Tabi oldu, ancak hepside deneyimsiz ve bilgisizdi. Yüreklerinin güzelliğinden ekibimizde yer bulmuşlardı. İş yapılması lazım, o binlerce misafire tabanlarımızın altı patlayana kadar sıcak, nem demeden hizmet götürmemiz lazım. Bunu kimler yapacak? 

İlk yılbaşımızdı, otele 900-1000 kişi civarı rezervasyon vardı. İnsan Kaynakları Müdürü sevgili Önder Beye ‘ekstra personel’ dedim. ’Yok’ dedi. ‘Nerden bulacağız?’ dedim. ‘Afrikalı öğrenciler’ dedi. ‘Yok artık’ dedim ama mecbur kaldık ve yılbaşında yanımız dalardı. Allah onlardan razı olsun. Koskoca bir yılı o Afrikalı öğrencilerin destekleri ile geçirdik. KKTC Cumhurbaşkanın bulunduğu, bakanların, milletvekillerinin bulundukları düğün organizasyonlarında dahi misafirlerimize kan-ter içinde hizmet verdiler. Yaz aylarında tüm departmanlarda neredeyse kadrolu gibi çalıştılar. Afrikalı öğrenci arkadaşlarımız otelimizde çalışmaya başladığında tabi ki ben ve diğer yöneticiler personel arasında ayrımcı-ırkçı gerginlikler olmaması için hep diken üstündeydik. Ama sonunda çok az Türkçe bilen bu arkadaşlar ile Kıbrıslı ve Türk ekiplerimiz birbirlerine alıştılar, birbirlerini sevdiler. 

Stajyer, ooooo istemediğiniz kadar diyeceğim, inanmayacaksınız değil mi? Evet inanmayın. Yaz aylarında personele sıkışılacağı gün gibi ortaya çıkınca 2 dostumdan yardım istedim. Birisi Kırklareli Üniversitesi Dekan Yardımcısı Kaplan Uğurlu, diğeri ise Tez Tur Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi Müdürü Mithat Suakar. İkisi de ricamı kırmadılar ve pırıl, pırıl fişek gibi öğrencilerini yanımıza staja yolladılar. Bizde üstümüze düştüğü üzere onlara hem mesleği öğretmeye, hem de sevdirmeye çalıştık.  

Evet, tüm bu personel politikası içinde Kıbrıslı nerede, ne kadar var siz karar verin. Otelcilik sektöründe bu durumu inkâr edebilecek olan varsa da sahte olmayan gerçek rakamları otel, otel ortaya koysun. Kıbrıslı kardeşlerimi yanıltıcı şişirme rakamlar vermesinler. Benim tahminim yüksek sezonda 5 yıldızlı otellerde toplam çalışan Kıbrıslı oranı yüzde 20’yi bulmaz.

Taşıma suyla değirmen döner mi? 1500 yataklı otelde 600 kişi kadro planlamıştık, 500’ü bile bulamadık. Gerisini siz düşünün.

Yöneticilerde durum ne bir de onu irdeleyelim;

Ben mesleğe atıldığım ilk yıllarda Ankara Hilton Oteli’nde efsane Genel Müdür Klaus Martiensen’le çalıştım. Diplomat, çözüm odaklı, misafir odaklı, personele her gün, her dakika bir şeyler veren, öğreten, personeline güvenen, ama asla yüz-göz olmayan, gurme, tam bir salon adamı. O zaman Klaus Martiensen ile çalışıp da otelcilik kariyerinde şimdi koordinatörler, genel müdürler, genel müdür yardımcıları olmuş başarılı isimleri şuraya sıralasam inanın bana onlarca isim yazarım. 

Kıbrıs’a öylesine efsane, örnek olacak, mesleği öğretecek üst düzey yöneticiler geliyor mu? Gelip de uzun, uzun kalıp da personel, yönetici yetiştirebiliyor mu? Gelse de Kıbrıs’ta barındırılıyor mu? Saysanıza bana isimlerini. Zorlanırsınız.

Kıbrıslı yönetici bulmak oldukça zor. Çalıştığım süre boyunca da bulabilmek için elimden geleni yaptım. Türkiye’den yönetici veya eleman getirmenin pahalı olduğu bir destinasyonda tüm çabalarıma rağmen sadece 1 adet KKTC vatandaşı yönetici ekibimde yer aldı, o da 1975’de Karadeniz’den KKTC’ye göç etmiş Dursun Bey’di. Dünya tatlısı Güvenlik Müdürümüz. 

Kıbrıs’a gelen Türk yöneticilerde ise yüksek oranda sirkülasyon var. Çoğunun gözü Türkiye’de, vatana dönmek için fırsat kolluyor. Kalanlar ise Türkiye’de artık unutuldukları için dönemiyor. Oysa ben artık dersimi aldım, eskiden Kıbrıs’ta çalışmış olan yöneticilere Kıbrıs çalışmaları için artı kredi vermezdim, artık gözümde ciddi bir artı kredileri var. Çünkü zoru başarmışlar. 
Çuvaldızı kendine, iğneyi başkasına batır; Öyle Türkiyeliler şöyle, Kıbrıslılar böyle demenin de alemi yok.

Kıbrıslılar genelde kültür seviyesi bakımından oldukça iyi durumda. Özel hayatlarında güler yüzlüler, Türkiyelilere karşı tepkili ve ters davrandıkları, ayrımcılık yaptıkları söylenir ancak ben hiç rastlamadım ve bunun bir dedikodudan ibaret olduğunu düşünüyorum. Kıbrıslıların en büyük eksikliği yüksek çalışma temposuna alışamıyor, dayanıklılık göstermiyorlar. Biz Ana Vatan’dan gidenler daha girişken, rekabetçi ve hızlı tempoya alışık olduğumuzdan, adaya, adanın huzuruna ve yavaşlığına adapte olmakta sıkıntı yaşıyoruz. Herkes bizim gibi çalışsın, başarsın, zirveye koşsun, daha çok kazanmak için kendini paralasın, daha çok kazandırsın istiyoruz. Kıbrıs’ın yavaş yaşamı bize yanlışmış gibi geliyor. Ancak orada olduğum süre boyunca bunu hep sorguladım; Kiminki yanlış? Kiminki doğru? diye. Cevap var mı? Hayır yok. Belki de Kıbrıslının yaptığı doğru, yaşam dediğin koca bir kumsaldaki ufacık bir kum taneciği kadar, minicik, hemencecik uçup gidiveriyor. Hayatı iyi değerlendirmek lazım… Ama bir de iz bırakabilirsek mükemmel olur. 

Kıbrıslılar hayat dan o kadar zevk alarak yaşıyorlar ki. Aceleleri yok, sevdiklerine, ailelerine zaman ayırıyorlar, yemeyi, sosyalleşmeyi seviyorlar, neşeliler. İşin ve çalışmanın onlar için AMAÇ değil ARAÇ olduğunun farkındalar.

Böyle yerel kültürü olan bir toplumda biz de tam gaz, gece-gündüz, Bayram-Seyran 12-15 saat adam çalıştırmaya kalkınca doğal olarak turizm sektörü adam bulmakta zorlanıyor.

Bir sonraki yazımda sizlere ‘Zehir Zemberek, Kıbrıs Turizmi 4’ de Kıbrıs’a yatırımcıların bakışını anlatacağım. Yatırımcıların bakışını anlatırken karınca, kararınca Kıbrıs için ufak çözüm önerilerimi de sunacağım. İsteyen ciddiye alır da bu güzelim adanın, cennet köşesi Kıbrıs’ın heba olmasının önüne geçer, istemeyen de zaten aynı yerde duruyor olacak…
Kalın sağlıcakla… 

NOT: Zehir zemberek, Kıbrıs Turizmi 1. ve 2. bölümlerine Turizm Güncel – Beyin Fırtınası – Yazarlar altında Mehmet Mülayim yazılarından ulaşabilirsiniz.
 

Bu Makale 06.05.2013 - 09:48:37 tarihinde eklendi.


Kullanıcı Yorumları
  • Gökhan 02.02.2017 - 10:13

    Şu an casinoda çalışma sistemi nedir bilgi verebilecek var mı? 12 saatin her saatinde 20 dk zorunlu mola gibi birşey var mı? Yoksa yere göre değişiklik mi gösteriyor?

  • Özgür Sarı 21.12.2014 - 07:05

    1215 saat çalışmasını istediğiniz personelden ne beklersiniz. Bunu isteyenler ben 1516 saat çalışıyorum der. Tamam çalïşıyorsun da otelin içinde gezerek onu yapın, bunu yapın diyerek emir vermek pek yorucu olmuyor. Olsa olsa stres yapar. Oysa alt ve orta kadro bedenen yorucu olarak çalışmakta yarım saat yemek mola sını bile 10 dakika kullanır. Fazla çalışsa bile günü gelip hakkını istediğinde çalışmasaydın denir. Personelinin 8 saatten fazla çalışmasını isteyenler zaman yönetimi konusunda kenilerini yetiştirsin

  • Volkan Merdan 03.02.2014 - 12:49

    Geç olsa da, yazılarınızı keyifle ve size katılarak okudum başarılar dilerim.

  • Şahin Senai 02.05.2013 - 01:06

    Sevgili Dostum Mehmet beyin son yazısını da keyifle okudum. Gerçekçi yaklaşımları her ne kadar bazı unsurları rahatsız etse de, kral çıplak durumunu değiştirmez. Bir önceki yorumumda da belirttiğim gibi hem doğma büyüme bir Kıbrıslı, otelci ve Kıbrısta potansiyel yatırımı olan bir grubun yöneticisi olarak, Mehmet beyin yazdıklarını değil kelimeler ile harf ve harf özümsüyorum. Umarım zülüfü yare dokunur, gereken önlemler alınır. KKTC mevcut potansiyeli ile çok daha güzellikler hak ediyor.

  • Bora ÖZGEN 30.04.2013 - 11:36

    Yukarıdaki tüm cümlelere kesinlikle katılıyorum... Turizmde kalifiye personel sorununun Antalya da bile henüz aşılamadığını düşünen birisi olarak bu konuda özel sektörün tüm çabalarının yetersiz kalacağını kesinlikle Turizm Bakanlığı nın, Kıbrıs taki Üniversite alt yapısını da kullanarak bu işe çözüm bulması gerektiğine inanıyorum... Halkı değiştirmek için sıfırdan başlayıp en az 3 nesil beklemek lazım. Maalesef Ada nın güneyinde de durum aynı diğer Akdeniz Adalarında da durum aynı... Bunu diğer Adalar ile çalışamn Turizmciler çok iyi bilir. Maalesef personel dahil tüm imkanlar sınırlı. Öte yandan burası Türkiye deki tüm Turizm Lisesi ve Üniversitelerince kullanılabilecek bir uygulama alanı olabilir. Buradaki üniversitelerin çoğunun yurtları yazın boşalıyor. İstihdam edilen öğrenciler bu yurtlarda kalabilir. Ancak bütün bunlar için Özel Sektör ile Turizm Sektörü arasında REGÜLATÖR görevi görecek bir TURIZM BAKANLIĞI lazım.

En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.