Varlık Fonu nedir, ne işe yarar? Turizm arazilerinin akıbeti ne olacak?

Varlık Fonu nedir, ne işe yarar? Turizm arazilerinin akıbeti ne olacak?
THY, Halk Bankası, Ziraat Bankası başta olmak üzere çok sayıda büyük kamu kurumunun ve hazineye ait turizm arazilerinin Varlık Fonu'na devredilmesi gündemde önemli yer işgal etti. Peki Varlık Fonu nedir, nasıl çalışır, kim nasıl denetler?


TurizmGüncel

Ziraat Bankası, BOTAŞ, BİST, PTT, Halkbank, THY ve turizm bölgelerindeki tahsisli hazine arazilerinin Varlık Fonu'na devredilmesi bu fonun yapısına ilişkin tartışma başlattı. Varlık Fonu'nun nasıl çalıştığı, nelerin hedeflendiği ve nasıl denetleneceği kamuoyunda büyük merak uyandırdı.

NTV Ekonomi Danışmanı Mahfi Eğilmez, Varlık Fonu'nun ne anlama geldiğini ve hangi ülkelerde örnekleri olduğunu NTV'ye değerlendirdi.

EĞİLMEZ: TÜRKİYE'DE GELİR FAZLASI DA VARLIK DA YOK



Varlık Fonu'nun devletlerin çeşitli finansal varlıklara yatırım yaparak gelirleri arttırmayı hedefleyen, devletin sahipliği ve yönetiminde bir fon olduğunu kaydeden Eğilmez, ''Bu dünyanın birçok ülkesinde var. Ancak Türkiye'de uygulanması konusunda bazı sıkıntılar mevcut'' dedi.

Eğilmez'in Varlık Fonu konusundaki değerlendirmeleri şu şekilde:

''Varlık Fonu, Ziraat Bankası ve diğer kuruluşların devri ile birdenbire gündeme geldi. Ancak bu düzenleme geçen yılın ağustos ayında yapıldı. Bir 'varlık fonu' ve buna bağlı anonim şirketler kuruldu ve bunun nasıl yönetileceği yazılı kanunda iyi-kötü yer alıyor. Şimdi de yönetmelikleri hazırlanıyor.

Bir ‘varlık fonu’, her şeyden evvel çeşitli finansal kaynaklara yatırım yaparak gelirleri arttırmayı hedefleyen ve devletin sahipliği ve denetimi altında çalışan bir fondur. Dünyanın birçok yerinde bu tür fonlar kurulur. Bu fonlar 2 şekilde kurulur: Birincisi, petrol, doğalgaz gibi gelir getiren varlıkların gelir fazlaları (bütçeye yazılandan fazla elde edilen gelirler) bu fona koyulur ve o yönetilir. Bu yöntemi Körfez ülkeleri ve Norveç kullanıyor. Özellikle Norveç’in çok büyük bir fonu olduğunu söyleyebiliriz.

İkinci yöntem ise emeklilik sandığı gelirleri gibi büyük ve bütçenin dışında olan gelirlerin aktarılması ve buradan daha kolay yönetilmesi şeklindedir. Bu yöntem de ABD’de uygulanıyor. Her iki yöntemle kurulan fonlar da, gelecek nesillere gelir aktarmayı hedefler.

'BÜTÇE ZATEN AÇIK VERİYOR, BU GELİRLER DE ÇEKİLİNCE NE OLACAK?'

Bizim fon da bu amaçla kurulmuş bir fon. Ancak bizde böyle bir gelir fazlası da varlık da yok. Ziraat Bankası gibi kurumları bu fona aktardık, ancak bu kurumlar bütçede bir gelir fazlası yaratan kurumlar değil. Biz, bütçeye gelen gelirleri bu fona aktarıyoruz. Bu da bütçeye giden gelirin azalması anlamına geliyor.

Eğer bir gelir fazlası olsaydı ve bu fazlayı fona aktarsaydık, bu çok mantıklı bir hamle olurdu. Ancak bütçemiz tüm bu gelirlere rağmen açık veriyor. Bu gelirlerin de çekilmesi durumunda ortaya olumsuz bir tablo çıkacaktır.

Türkiye, ilk defa böyle bir yola girmiyor. Turgut Özal zamanında ben Hazine’de görevliydim ve o zaman da bu fikre karşı çıkmıştım. O dönemde, yaklaşık 110 tane bütçe dışı fon kurduk ve bütçeye gelecek gelirlerin bir kısmını daha rahat harcama yapılabilmesi için bunlara aktardık. Zaten açık veren bütçe, bu hamleden sonra inanılmaz oranlarda açık verdi. Durum içinden çıkılmaz bir hale geldi ve bu fonların tasfiyesi yıllar sürdü.

'GELİRLER TAMAM, PEKİ GİDERLER VE DENETİM NASIL OLACAK?'

Bu fonların başarılı olması için çok iyi yönetilmesi lazım. Bu başarılır ve buralardan bir gelir fazla elde edilebilirse, belki bütçeye konabilir. Ama çok dikkatli olmak lazım. Özelleştirme gündeminde olan kurumların fona aktarılması, gelirlerin nereden elde edileceği konusunda fikir veriyor. Ancak bu fonların nasıl denetleneceği, giderlerin nereye harcanacağı belli değil. Giderleri konusunda yalnızca bir takım ipuçları var. Örneğin otoyollara yatırım yapıp buralardan gelir elde etme gibi şeyler yazılıp çiziliyor.

Dediğim gibi eğer sistem çok iyi yönetilirse, ortaya iyi sonuçlar çıkabilir. Ama denetimin dışında olması benim kafamda büyük bir soru işareti.''

KADİR SEV: VARLIK FONU ZENGİN KAYNAKLARI OLAN ÜLKELERİN İŞİ


 
Sol.org.tr'ye konuşan Sayıştay Eski Denetçisi ve Devlet Denetleme Kurulu Eski Üyesi Kadir Sev de 'varlık fonu' hakkında değerlendirmelerde bulundu. Varlık fonunu, ''bütçe ve dış ticaret fazlası veren ülkelerde biriken paranın yatırıma dönüştürülmesi amacıyla kullanılıyor'' diye tanımlayan Sev, ''Bu yöntemde, önceden belirlenmiş malların gelirleri ya da emeklilik fonlarında biriken paralar bir fona aktarılıyor; gerekiyorsa yönetmek amacıyla şirketler kuruluyor ve bu paralarla finansman araçlarının ticareti yapılıyor. Elde edilen gelirlerle yeni yatırımlar finanse ediliyor.'' ifadelerini kullandı.

'İŞLER TERS GİDERSE, KAMU KAYNAKLARI KUMARDA YİTİRİLİP GİDER'

''Ancak, finansman araçları ticaretinin riskli olduğu ve her zaman kar getirmeyeceği ve işler iyi gitmezse kamu kaynaklarının kumarda yitirilip gideceği de unutulmamalı.'' uyarısında bulunan Sev, şunları söyledi:

''Yitirilen zengin ülkelerde olduğu gibi gelir fazlası değil, ülkenin kaynaklarını; birikimlerini yitirmiş oluyorsunuz. Kısacası varlık fonu zengin kaynakları olan ülkelerin işi, Türkiye’de fona aktarılacak para yok. Böyle olunca da, para edecek kamu kurum ve kuruluşlarını; ülkenin; doğal kaynaklarını, tarihini, doğasını ve çeşitli fonlarda biriken paralarını, menkul değerlere çevirip bu fona devredecekler.''

'BU BORÇLARI ANCAKFONA DEVREDİLEN TURİZM TESİSLERİNİ SATARAK ÖDEYEBİLİRLER'
 
Böylesi önemli kurumların fona devrinin ne anlama geldiği yönündeki soruyu da yanıtlayan Sev, ''Dün Ziraat Bankası, BOTAŞ, BİST, PTT gibi kurumları ve en gözde yerlerdeki Hazine'ye ait turizm alanlarını devrettiler, bugün ise Halkbankası ile THY’nin devredildiği haberleri çıktı.
 
Bunların içinde en ilginç olanı ise Savunma Sanayii Destekleme Fonu'ndan 3 milyar liranın üç ay sonra ödemek üzere devredilmiş olması.
 
Acil nakit sıkıntıları olduğu anlaşılıyor. Referandum ortamına girildi ama ekonomiyi rahatlatabilecek olanakları kalmadı. Böyle parçacı yöntemlerle sorunu geçiştirmeye çalışıyorlar.
 
Aldıkları 3 milyar lirayı üç ay sonra, ancak kamuya ait varlıklarını satarak ödeyebilecekleri çok açık. Devredilen bankalar ile öteki kurumların bu süre içinde satılabilmesine pek olanak yok. Bu borcu ancak tahsisleri kaldırılarak Varlık Fonu'na devredilen turizm tesislerini satarak ödeyebilecekleri görülüyor.
 
Bu arazilerin, daha önce turizm amaçlı olarak kullanılabilmesi için, yap–işlet–devret ya da benzeri yöntemlerle büyük tekellere 49-99 yıllığına tahsis edildiği anlaşılıyor. Bunlar Hazine arazisi.

'MİLYARLARCA LİRALIK TESİSLER...'
 
Dün yayımlanan Bakanlar Kurulu kararıyla, özel şirketlere yapılan tahsisler kaldırılarak Varlık Fonu'na devredildi. Şirketler bu topraklar üzerine milyarlar harcayıp, süper lüks tatil köyleri yaptılar. Fona 2 milyon 290 bin M² turizm arazisi, üzerindeki yapılarla birlikte devredildi.
 
Bu topraklar, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü'ndeki kayıtlarda arazi, fundalık görünüyor. Yani üzerindeki yapılaşma resmi olarak bilinmiyor. Projelerine bakılırsa belki de çoğunun aykırı olduğu görülecek.

'BU ŞİRKETLER YARGIYA GİDERSE...'
 
Arazi tahsis edilen şirketler; 'şeriatın kestiği parmak acımaz' deyip susmayacaklardır. Üstelik yasalara göre de haklılar. Yargıya bir giderlerse tazminatlarını ödemeye Varlık Fonu'nun toplam bütçesi bile yetmez.
 
Yapacakları şey çok açık: Yap-işlet-devret vb. yöntemlerle 49 yıllığına tahsis edilen şirketlerle, Hükümet pazarlığa oturacak ve bunlara satılarak mülkiyeti de devredilecek.''
 


Bu Haber 06.02.2017 - 15:01:10 tarihinde eklendi.
Kullanıcı Yorumları
Henüz yorum yapılmadı.
En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.