Hikayeler anlatan bir otel...

Yazdım, çünkü... Düşünürken mektup yazıyorum; bazen birine, bazen de bir yerlere... İnanın bu böyle... O an kaleme alsam kalacak, almazsam akıyor ve gidiyor... Bazen durdurup zihnimi alıyorum kalemi-kağıdı elime, onlar benim oluyor işte... Kimi zaman da yazdığım ve arkadaşlarımın büyük bir coşkuyla karşıladıkları şiir gibi mail'ler yazıyorum... İçimden geliyor... Bu benim... Ve sanki biraz da Tanrısal bir güç var içimde... Çoktandır yazamadım!.. Suçluluk duygusuyla kıvrandım... Sonra benim için önemi olan -ve de hikayesi- bir şey geldi aklıma... Bazen köyümüz istila ediliyor diye sahile gelip her tarafı kirletenlere kızsak da Yeşilköylü olmak ayrıcalık... Çarşıya çıktığınızda esnafla selamlaşmak -sahildeki baloncu bile buna dahil!-, iyi komşulara sahip olmak, yeşili kucaklamak, kuş cıvıltıları ile uyanmak özel sahiden... Çınar Hotel de ortak paydamız... Eski Türk filmlerden herkesin tanıdığı, pek çok kimsenin hayatında yeri olan, anılarla dolu bir tarih... Hikayesi olan, hikayelerle dolu bir otel... Çınar Hotel... Benim anlattıklarım da biraz nostaljik biraz da gündelik... Bakalım size neler hissedecek, sizler nerelere gideceksiniz benim sayemde?..
Hikayeler anlatan bir otel...
Hikayeler anlatan bir otel...
Hikayeler anlatan bir otel...
Hikayeler anlatan bir otel...
Hikayeler anlatan bir otel...
Hikayeler anlatan bir otel...
Hikayeler anlatan bir otel...
Hikayeler anlatan bir otel...
Hikayeler anlatan bir otel...
Hikayeler anlatan bir otel...
Hikayeler anlatan bir otel...
Hikayeler anlatan bir otel...
Hikayeler anlatan bir otel...
Hikayeler anlatan bir otel...
Hikayeler anlatan bir otel...
Hikayeler anlatan bir otel...
Hikayeler anlatan bir otel...
Hikayeler anlatan bir otel...
Hikayeler anlatan bir otel...
Hikayeler anlatan bir otel...
Hikayeler anlatan bir otel...
Hikayeler anlatan bir otel...
Hikayeler anlatan bir otel...
Hikayeler anlatan bir otel...
Hikayeler anlatan bir otel...
Hikayeler anlatan bir otel...
Hikayeler anlatan bir otel...
Hikayeler anlatan bir otel...

 

 

Çınar aşkına!..



 


Çınar Hotel... Adı gibi... Yeşilköy'ün simgesi... Nostalji... Bir yığın anılar... Yemekler, buluşmalar ama en çok da yaz düğünleri, havuz sefaları... Bu otelde diğerlerinde olmayan başka bir şey var... Bağlanmamızın nedeni... Bence düğüm de çözüm de bu... Başka bir şey değil! Nedir derseniz?.. Yazının içinde gizli!..

 

Hülya Akyurt

 

 

1958 yılı, Ağustos ayı... Yer yerinden oynuyor... Kolay mı? Türkiye’nin 'ilk' beş yıldızlı özel sektör oteli Çınar'ın kapıları açılıyor... Türkiye'de o dönemde yabancı yatırımı olan zincir bir otel -Hilton- büyük bir sükseyle faaliyete başlamış ama Tevfik Ercan, yapılmayanı yapmış ve ilk Türk yatırımı özel sektör oteli için girişimde bulunup bu özel projeyi ülkemize kazandırmış... 1959 yılında Türkiye'de ilk Bilderberg Konferansı'na, 1961'de Uluslararası OEEC Konferansı'na ve tüm bu yıllar boyunca yüzlerce uluslararası toplantıya büyük bir gururla ev sahipliği yapmış, Çınar Hotel... Yüzlerce genç yeteneği de sektöre hazırlayıp kazandırmış, bir o kadar da yerli- yabancı kayda değer konuk ağırlamış bu arada... Mesela 1971 yılında Prenses Anne'i...

 

 

 

40 yıl sonra Çınar'da...

 

Eski zamanlarda Yeşilköy, İstanbul'un önde gelen isimlerinin yaşadığı, daha çok bir sayfiye yeri... Çınar Hotel, en havalı buluşma yeri... Kızlar-erkekler için flört dönemlerine tatlı hatıraları olan yer... Sonra evlendikleri... Hatta şimdi çocuklarını evlendirdikleri... O kadar yani... Bu tarz örnekler çok Çınar'da... Evlenme yıldönümü için gelenler de... Ben geçtiğimiz yaz, terasta yemeğe misafir beklerken süslü, kocaman bir masa ilgimi çekip sorduğumda öğrendim, 40. yıl evlilik yıldönümü için sürpriz bir kutlama hazırlığı olduğunu... Çocuklarıyla sade bir yemek yiyeceklerini sanan çift geldiklerinde, aile bayağı kalabalıktı... Masada şamdanlar, çiçekler... Evlendikleri yer... Önce bu hoş sürprizle son derece mutlu oldular... Sonra pasta geldi, üzerinde düğün fotoğrafları... Bizler de kutladık onları... Ama aslında gece bu kadar değildi! Bilmiyorlardı tabii... Otelin en güzel suit'inde kalacaklardı... Eşyaları odadaydı...

 


 

Bir sürpriz de benden!..

 

Kendi adıma onlarla tanıştığımda öyle mutlu oldum ve paylaştıklara an'a şahit olmaktan duygulandım ki, ben de bir hediye vermek istedim! Gece açtım laptop'ı onlara hitaben bir yazı yazdım, sonra bu yazıyı Çınar'a gönderdim, uzun olmasa kendi el yazımla yazardım ama!.. Çok da şık bir zarf hazırladım, üzerine mini çiçekler kondurdum... Sabahtan otelden 'çıktı' aldık, zarf tamamdı... İsimleri öğrenmiştim zaten... Check out yaparlarken vermelerini rica ettim... Tatlı büyüklerimizi görür görmez iletmişler, bizimkiler öyle şaşırmış, öyle sevinmişler ki oteldeki arkadaşlara bile okutmuşlar... Sonra bir telefon aldım, arayan Ülker Hanım... Mutluluğu tarif edilmez, bana o yazıyı tüm tanıdıklara okuttuğundan söz etti... Ve o kadar övdü ki, ben utandım... Sanki çocuklarının yaptığı sürprizin de üzerinde tutuyordu yaptığımı, yoksa istemeden rol mü çalmıştım? Asla... Bana kitap yazmam konusunda telkinlerde bulundu kendisi... Okuyan herkesin etkilendiğini, duygulandığını ve kalemimi herkesin çok beğendiğini söyledi bana... Ne kadar sevindiğimi sanırım tahmin edersiniz...

 


 

Mektupta neler yazılıydı?..

 

21 Ağustos 2010 tarihli mektubuma "Sevgili Ülker Hanım, hayranlıkla izlediğimiz sizinle, 40 yıllık eşinizle ve güzel ailenizle dün geceki sürpriz evlenme yıldönümüzde tanıştık… Çınar’da… Mehtaplı, esintili güzel bir yaz gecesinde…" diye başlamışım. Kendisinin zarafeti, hanımefendiliği ve içtenliği ile bizleri kendinize hayran bıraktığını yazmış boylu poslu eşinin de halen alımlı ve yakışıklı olduğunu belirtmişim bu arada... Güzel dileklerin ardından da "Mutluluk ve sevgi, daha o masada hiç kimse yokken, sardı sarmaladı beni… İnanın müdürümüz Ramazan daveti var sandığımda bana sizin hikayenizi anlatırken gözleri ışıltılı bir biçimde paylaştı önce, servisteki arkadaşlarımız da seve seve koşturuyorlardı. Mutluluk bulaşıcı… Sonra kardeşiniz ve eşiyle küçük konuşmalar geçti aramızda… Ve sizinle… Şu an evde bilgisayarın başındayım, saat 03.00’a yaklaşıyor… Ben de sizlere bir hediye vermek isterdim diye düşündüm… Sonra aklıma yazmak geldi… Geriye kalan her şeyi düşünmüşlerdi, zaten size verdiler… Ne mutlu böylesi çocuklarınız, kalabalık bir aileniz var… Bizimkilerin –anne, babamın- 40. yıldönümlerini, biz de İzmir’den gelen halamlarla çoluk-çocuk kutlamıştık… Beni o anlamlı geceye taşıdınız… Annemle akransınız, eşiniz de babam gibi uzun boylu… Hiç yabancı gelmediniz… Biz de özel bir kutlama yapmış, onlara çok farklı, yaratıcı ve anlamlı bir hediye hazırlamıştık…" diye devam etmiş, sonra sözü Çınar'a getirmişim... İşte benim hikayem... "Ben yıllar yılı bir turizm dergisinin yayın yönetmenliğini yaptım, sonra bir turizm duayeninin hayat hikayesini kaleme aldığı kitabının editörlüğünü… Dört yıldır ise Çınar Hotel’in PR Yönetmenliği görevini yürütüyorum… Önce İzmir’de, 30 yıldır ise Yeşilköy’de yaşayan biri olarak bu otelin bende yeri ayrıdır… Bu gece otelimi, çalışma arkadaşlarımı ve de misafirlerimizi ne kadar çok sevdiğimi de bir kez daha fark ettim… Çınar’ı diğer otellerden en büyük farkı ‘ruhu’ olması bence… Geçmişi olması… Sizinki gibi yaşanmışlıklar ‘özel’ kılıyor otelimizi… Görgülü insanlar güzelleştiriyor… Şevk veriyor herkese… Ve de bizlere… İyi ki varsınız… İyi ki karşımıza çıktınız…" Sonra sıra gelmiş finale... "Söz uçar, yazı kalır diye düşündüm… Bir editörün en büyük hediyesi içinden gelen kelimelerdir… Gelmezse kalem oynamaz zaten… Ben sizleri çooook sevdim… İçimden gelenleri kağıda döktüm..." demişim, yine güzel temenniler sonrası, "50. Evlenme Yıldönümüzü, yani “Altın Yıl Kutlamanızı” ise şimdiden merak ediyorum. Evlatlarınız çıtayı o kadar yükseğe koydular ki!" diye bir cümle ve sevgilerimle son noktayı koymuşum işte...

 


 

Çınar'ın farkı...

 

Çınar gerçekten de başka... İlk faktör insan... Burada The Ritz-Carlton Hotel'in açılışında öğrenip çok beğendiğim bir söz geçerli... "Biz hanımefendi ve beyefendilere hizmet veren hanımefendi ve beyefendileriz"... Sözünü ettiğim yıllarını bu otele -Çınar'a- vermiş "eskiler" özellikle... Gelenler zaten bilirler!.. Hepsi özel insanlar... Bana göre... Beyefendiler... Çalışan kadınlar da asiller... Geçtiğimiz günlerde otelde yabancı havayollarının misafiri bir kişi neredeyse bir buçuk ayını geçirdi. Kendisini Çınar Hotel'e yönlendiren Alan Müdürü, konuklarının çok memnun kaldığını ama personele çok alıştığından ayrılırken zorlandığını paylaştığında gurur duydum bir kere daha...

 


 

Şıklık yet-mez!..

 

Yalnızca para saçmakla, dekorasyonu yapmakla olmuyor... Her tarafı altın dahi kaplasanız güler yüz, iyi servis yoksa hepsi boşa!.. Çınar Hotel mesela... 50. Altın Yıldönümü'ne ünlü mimar Mustafa Toner imzasını taşıyan 'zamansız' bir tasarımla girdi... Toner'in anlatımıyla 'sıcak modern'... Hem geçmişe sırt dönmemiş hem geleceğe yüzünü dönmüş durumda otel... En güzeli... Çünkü gelenler yapılan yatırımlar sonrası gördüklerinden hoşnut, değer verildiğini hissediyorlar... Ama diğer yandan anılarının geçtiği mekanlarla buluştuklarını da görüyorlar... Lobby alanında resepsiyonun görünümü, merdivenler, dış cephe hep nostaljik izler taşıyor... En hoşuma giden de otelin açılşında görünen tasarım koltukların kaplanarak şu an en üks suitlerde göz okşuyor olması... Sil baştan yapacaklarına kafa yorup şık çözümlerle geçmişi günümüze taşımaları...

 


 

Serçeler/martılar daimi konuklar...


Çınar'ın ana restoranı La Delicatasse... Şimdilerde terası harika... Sabah kahvaltısında denize karşı kuş cıvıltıları arasında kahvaltı... Sanki Yeşilköy'de değil de güneyde bir sahil beldesindesiniz... Yalnız serçeleri göz ardı etmeyin... Bu sevimli minikler, bir parça ekmek için masanıza gelerek şanslarını mutlaka denerler! Terasın kadrolu kabul edilen martısına bir de isim takmışlar! Adı Tayyar... Cafe Teras'da da durum aynı... Koya bakan, balkon keyfi sunan konforlu odalarıyla da ayrıcalıklı Çınar... Suitler ise anlatılmaz... Yaşamak gerek... 602 numaralı suit özellikle... Yatak odasının içerisinde bulunan jakuzi ve sedir ile diğerlerinden farklı... Banyoda ise yağmur duşu ya da dilerseniz hamam esprisi... Fotoğrafta gördüğünüz kare, yaşanan bir gerçek... Gustosu gelişmiş, meraklı bir martının beklenmedik ziyaretinden bir enstantane!..

 



 

Havuzda denizde gibisiniz...

 

Bakımlı, renkli gülen yüzlü bir bahçesi, deniz suyu arıtmalı bir havuzu var, Çınar Hotel'in... Daha girişte başlar karşılama... Hilmi Bey'i görürsünüz önce... Sonra dilerseniz soyunma odalarında üzerinizi değişir, kapalı dolaba fazla eşyalarınızı bırakıp kilitler, görevliden havlunuzu alıp ilerlersiniz hedefe... Havuza gelirken bu kez da sizi bir dost evine gelmişcesine sıcak bir şekilde karşılayan havuz görevlileri çıkarlar karşınıza... Elinizdeki çantanızı bile taşıtmazlar, yerinizi seçtiğinizde havlunuzu yayar, şemsiyenizi açarlar... Şezlonglar da üzerindeki kalın beyaz deri minderleri sayesinde yataktan bile rahatlar... Hava denizden gelen esintilerle hep sizi rahatlatır... Havuzda yüzmeye gelince... 1.60'dan başlayan derinlik, 2.40'ları bulduğundan -havuz olimpik ebatlarda olduğundan- pek rahattır... Havuz personeli devamlı oralarda olduğundan sipariş vermek kolaydır... Pazar günleri döner de vardır... Ama her an bulunan köfte-ekmek de en az döner kadardır... Ev yapımı limonata da ev yapımı olup yaz günlerinde bir vahadır...

 


 

Ya güneşlenme yatakları...

 

Havuzda yeni bir alan yaratıldı bu arada, adı "Private Corner"... Burada dört adet 'Sun Bed'... Gözlerden biraz uzakta, saklı köşede; iki kişilik yataklarda yaz keyfi... Perdeleri, geniş ebatlarda Sun Bed misafirlerine özel havluları, özel masa-sandalyesi; alınan hizmet kalitesi ile beklentileri yüksek konuklara... Bir kere exclusive hizmet söz konusu... Güneş tepedeyken buzlu havlu servisi, buzlar üzerinde servis edilen yaz meyveleri... Su, bir termosta ve hep yanlarında... Yemeklerini ister yataklarında yer, isterlerse masalarına geçebilirler... Romantizmi sevenlere göre Sun Bed'ler... Ya da kendini, sevdiğini şımatmak isteyenlere...




 Hafızama yer edenler!..

 

Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki Çınar Havuz'da kimse kimseyi rahatsız etmez! Çocuk havuzu vardır ama bağırışlar olmaz! Dingindir daima... Nereden mi biliyorum?.. Yeşilköylü'yüm ben! 30 yıldır... Çınar'a hep gelirim/geliriz... Gönül bağım vardır burayla... Herkesle ve her köşesiyle... Eskilerden en çarpıcı hatırladıklarımdan biri, her geldiğimizde Uğur Dündar'ı görmemizdi! Artı Cumartesi akşamları açık büfe konseptinde yediğimiz yemeklerdi... Biz çocukken babam bizi ailece buraya yemeğe getirdiğinde henüz kimsenin böyle bir servis şeklinden haberi yoktu! Herkes dışarıda yemeğe daha çok kebapçılara giderdi!.. Cafe deyince akla yalnızca "Vakkorama Cafe" gelirdi!.. Orada olmak şahaneydi...




 

Bitirirken...

 

Çınar'dan söz etmek beni geçmişe de götürdü... Ki bu çok zevkliydi... Otelin sahibi Ercan Ailesi... Birebir ilgilenen Murat Ercan sayesinde Çınar bugün yeni bir görünümle karşımızda... Otelin görünmez kahramanı ise bir kadın... Genel Müdür Esen Çetingil, yıllardır inanılmaz bir performansla işinin başında... Belki de bir kadın eli değmesi yüzünden bu beş yıldızlı otel, bir başka!.. Bana sorarsanız doğanın içinde oluşu nedeniyle avantajlı derim Çınar... İstanbul'da ama kapısından girip denizi gördüğünüzde unutturur size herşeyi... Fakat asıl neden 'fark' yaratır diye sorarsanız, "Bu otelin ruhu vardır çünkü" derim... Anıları saklayan duvarları ve size önem veren karşılayanları, yani çalışanları... Çınar adı boşuna değil, marka oluşu da... Hem de 'yarım asırlık' marka ve altın 'imza'...

 

hulya.akyurt@gmail.com


fotoğraflar:
birkaçı arşivden... sonra üstatlardan; Aramis Kalay ve Timurtaş Onan'dan... beni gördükleriniz sevgili dostların objektifinden... ve naçizane bir bölümü de benden...

 

 

 

 

 



Bu Haber 27.06.2011 - 14:29:13 tarihinde eklendi.
Kullanıcı Yorumları
  • soner Kılıç 15.09.2020 - 05:28

    Allah Rahmet Eylesin, Hülya Hanım çok iyi anlatmış.

  • Gülfem Yücel 28.08.2011 - 10:24

    Yaziniza tamamen katilyorum. Turizmciyim ve bence Istanbul`un yasanmisligi olan´ruhu yasayan bir oteli.... Tebrik ediyorum. Otelcilikte yaratacagin farkin sadece insanda oldugunu keske diger otellerde gec olmadan anlayabilseler..

  • BANU ISIN 29.06.2011 - 11:01

    Hulya hnm merhaba Cocuklugumuzun , gencligimizin gectigi Cinar oteli ne kadar guzel anlatmissiniz agziniza saglik iyi varsiniz yaz gecelerinde dostlarimizla guzel ve huzurlu ,kaliteli zaman gecirmek istedigimizde vazgecilmez tek tercihimiz CINAR otelinin terasidir. bu arada guzel yazilarinizin devamini dort gozle bekliyorum saygilarimla

  • D O ztr 26.06.2011 - 07:59

    Cınar Hotelde kızım ve babasıyla bir yurtdısı karsılaması sebebiyle konaklamıstık .gercekten son derece nezih bir mekandı.tesekkurler Cınarı buyutenlere.

En Çok Okunanlar
Bunları Okudunuz Mu?
Yazarlar
Tüm Yazarlar
GÜNCEL HABERLER
SEKTÖREL HABERLER

Turizm gündemine ilişkin haberlerin her gün mail adresinize gelmesi için abone olun.